17.Yüzyıl. Osmanlı Sanatkârları’nın tasarım gücünü gözler önüne seren “Minber Tacı” olarak “Rûmî Üslubu”nda imal edilmiş “Edirnekari” şaheser. Merkezinde “Sikke-i Şerife” içinde celi sülüs müsenna hat (aynalı yazı) ile tatbik edilmiş “Muhammed” lafzı yer almaktadır.
En güzel örneklerine Sultan III.Murad Han döneminde rastladığımız, ahşap ve hat sanatının harmanlanarak birlikte yorumlandığı eserin tüm vücudu ve çerçevesi müsenna düz ve kanatlı rûmî kollar ile tezyin edilmiş, alt ve üst etekler ise iri tepelik rûmîlerle neticelendirilerek sıvama altın ile yaldızlanmıştır.
Erken devir Osmanlı Ahşap Sanatı’nın üslup ve kompozisyon açısından bir tasarım harikası olarak imal edilmiş, dönem kondisyonunda ve fevkalade nadirlikte, ele geçmez müzelik örneğidir.
Ölçüler: 67 x 50 cm
Eserin tasarımsal bütününü oluşturan Rumi Üslubu döneminde Topkapı Sarayı Nakışhânesi’nde, Osmanlı bezeme sanatlarının iki ayrı üslûbunu temsil eden Bölük-i Acemân ve Bölük-i Rûmiyân adlı iki
ayrı sanatkâr topluluğuna dayanmaktadır. Söz konusu bezeme üslûbuna verilen rûmî adı, vaktiyle Saray Nakışhânesi’ndeki Rûmiyân Bölüğü’nün icra ettiği işleri ifade etmek için kullanılmıştır.
Ahşap işçiliğinin üslup ve teknik açıdan en güzel ve görkemli örnekleri bu eserde olduğu gibi 16. ve 17.Yüzyıl eserlerde görülmektedir. Eseri ahşap işçiliği olarak incelediğimizde, erken devir en güzel örneklerini minberlerde gördüğümüz ahşap malzemenin üzerine çizilen motiflerin aralarının boşaltılmasıyla yapılan teknik olan ajur işçiliğinin, kesme (dekupe) oymacılığı sanatı ile eserde hayata geçtiğini görmekteyiz.
Eserde, ön plana çıkan ana tema Sikke-i Şerife içinde yer alan müsenna hattı ile uygulanmış “Muhammed” lafzıdır. Türk Hat Sanatına resimsel bir yaklaşım olan müsennâ /aynalı yazıda Türk hattatlarının muazzam eserler meydana getirdikleri ve âdeta yazı ile resim ve grafik sanatını birleştirdikleri görülür. Anadolu’da Selçuklular ile gelişip kendine özgü karakteristik bir niteliğe ulaşmış olan ahşap sanatı, Osmanlıda zengin örneklerle yaygınlaşarak kullanılmış ve bu eserde olduğu gibi en üst seviyeye çıkarak “göze hitap eden güzellik, ruha hitap eden derinlik” kavramına layık zirve sanat eseri olarak karşımıza çıkmıştır. Doğaya karşı zayıf düşen ahşap eserlerin çoğu ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır, eser bu sebeple ayrıca önem ve kıymet arz etmektedir.
Benzer örnekleri Bursa Ulu Camii, Birgi Ulu Camii ve Eminönü Yeni Camii minberlerinde bulunan tacın şüphesiz görsel ve tasarımsal olarak en yakın örneği bu eserle aynı dönemde yapılan, aynı üslup
(rumi) ve istife(müsenna) sahip Ayasofya Müzesi’ndeki minber tacıdır.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu