• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 30

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.

Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.

Lot: 58 » Gümüş

SULTAN II.MAHMUD HAN TUĞRALI “VEHBÎ USTA” YAPIMI GÜMÜŞ KOL DİVİTİ

19.Yüzyıl başı. Osmanlı. Sultan II.Mahmud Han (1808-1839) tuğralı. Eski Türkçe “Amel-i Vehbî” usta damgalı. Gümüş. Battal boy. Cübbe kolunun içinde yani yende taşınan tip kol diviti. Birbirine tesbit edilmiş mürekkep hokkası ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta, zincirinde fildişi maktası bulunmakta. Yalın işçilikli, kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile stilize bitkisel tezyinatlı. Altın vermeyli. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın yüksek kıymette koleksiyonluk örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 109.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 4.5 x 27.5 x 6.5 cm.
Ağırlık: 465 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “kâtip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Detaylar
Lot: 59 » Gümüş

SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI “LATÎF USTA” YAPIMI GÜMÜŞ KOL DİVİTİ

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı. Eski Türkçe “Amel-i Latîf” usta damgalı. Gümüş. Cübbe kolunun içinde yani yende taşınan tip kol diviti. Birbirine tesbit edilmiş mürekkep hokkası ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta. Kalemdan sırtında “Mey erişir mülk-i Yemen’den geldin âşinâlık“ şeklinde beyit yazılı. Yalın işçilikli, kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile stilize şemseli rozetler ve bitkisel motifler ile tezyinli. Altın vermeyli. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın nadir tesadüf edilen koleksiyonluk örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 109.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 4.5 x 25 x 6 cm.
Ağırlık: 373 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “kâtip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Detaylar
Lot: 63 » Askeri

OSMANLI 19.YÜZYIL “HATEMKÂRΔ OK KUBURU

19.Yüzyıl. Osmanlı. Hatemkârî Sanatı ile dekore edilmiş, Rumî üslubu motifler ile zenginleştirilmiş. Fildişi, sedef ve abanoz kullanılarak tezyin edilmiş. Üstten kapaklı ve ok yuvalı. Fevkalade kondisyonda. Türünün ele geçmez nadirlikte ve kıymette koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Sultanların Silahları, 2007 / T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

Ölçüler: 65 x 14 x 7 cm.

Kemankeşlik (Okçuluk) tarihi çok eskilere dayanan bir kültürdür. Ok ve yayın, arkeolojik bulgular ışığında Asya steplerinde yaşayan Türk kavimlerinin hayatında en az at ve çadır kadar eski ve onlar kadar bir öneme haiz olduğu bilinmektedir. Tarih öncesi dönemlerden beri savaş ve av aleti olarak kullanılan ok ve yay Eski Mezopotamya ve Anadolu’da güç sembolü olarak görülmüştür. Farklı uygarlıklara göre baş tanrı ile savaş ve av tanrılarının alâmetidir. Tarihte okçuluk dini bir hüviyet ve özel bir önem kazanmıştır. Osmanlılar’da okların kullanıldığı amaca göre tirkeş (savaş), tâlimhâne, puta (hedef), menzil (pişrev, yeksüvâr, zergerdân), meşk (heki, karabatak, azmayiş), ateş ve tatar okları gibi türleri vardır. Osmanlı Askeri Teşkilatı’nın alâmetleri arasında “ok ve yay”da bulunmaktadır. Osmanlı ordusunda tüfeğin yaygınlaşmasına kadar çok etkili bir savaş aracı olarak kullanılmıştır. Osmanlı ordusunun ok ve yay tedariği Cebeci Ocağı tarafından görülmekteydi.

Detaylar
Lot: 67 » Porselen

VİYANA 18.YÜZYIL “SAX” PORSELEN ZENNE TİP LEĞEN İBRİK TAKIMI

18.Yüzyıl. Avusturya. Sax. Viyana imalat damgalı (mavi sepet damga). Osmanlı Saraylısı’nın estetik ve zevk anlayışının en güzel örneklerinden. Benzer örneği Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu’nda yer almakta. Zenne tip ibrik, sabunluk ve leğen olmak üzere 3 parçadan müteşekkil. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, renksiz şeffaf sırlı, sıraltına çok renk realist çiçek buketleri ve stilize floral motiflerle tezyinli. Krokodil desenli, altın konturlu. Rokoko üslubunda yoğun altın yaldız bezemeli. Leğeni kallavi ebatlarda, sabunluğu aykırı formda ve ajurlu. İbriği zenne boyda, taşıma kulplu ve emzikli, kapak tutamağı çiçek formunda. Fevkalade kondisyonda, eksiksiz ve kusursuz tam takım. Eserin damgası “Porselencilik Tarihi” kitabının 105.sayfasında yer almakta. Osmanlı Sarayı ve çevresine 18.Yüzyıl’da Meissen ile birlikte en fazla sipariş edilen Viyana Porselenleri’nin yüksek kıymette ele geçmez bir şaheseri ve müzelik örneğidir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ

İbrik Ölçüsü: 27 x 19 cm.
Sabunluk Çap: 24 cm.
Leğen Ölçüsü: 8 x 32 cm.

Avrupa’da porselen sanayi 18.Yüzyıl ile beraber başlar. Gerçi bu zamana kadar çok yüksek kalitede fayans imal edilmiş ise de kaolin porseleni tabir edilen sert kaya porseleni imali ancak 1709 tarihinde başlamıştır. Bu fabrikalarda Osmanlı pazarı için imal edilen porselen çeşitlerinin Türk’ün asil zevkine göre yapılması, Türk desenlerinin Avrupa’da yayılmasında mühim rolü olduğunun işaretidir. Şarkta resmin şiddetle günah sayıldığı bu devirlerde en iyi alıcı olması dolayısı ile Türkiye Saks ve Viyana fabrikaları işleri üzerinde mühim tesirler yapmış, fabrika tezgâhlarında şark imalatı için hususi teşkilatlar vücuda getirip, canlı şekillerin tasvirleri yerine rengârenk çiçek demetlerinin, gül destelerinin bin bir güzelliklerini yalnız Türkiye için nakşetmişlerdir. Topkapı Sarayı Müzesi ile diğer müzelerdeki büyük koleksiyonlarda hayretle seyrettiğimiz Avrupa porselenleri arasındaki Türkiye için hazırlanmış eserleri üzerlerindeki tezyinattan tanımaktayız. Saksunya Kralı Frederick Auguste tarafından Dresden’de kurulan fabrikada 1710 tarihinde oldukça mükemmel bir halde yapılmağa başlanan porselencilik ile Viyana’da yapılan porselen imali, mamulatı itibariyle aynı denecek kadar kalite ve görsel benzerliğe haiz olduğundan bizde Saksunya ya da SAX denince bu iki fabrikanın porselenleri birden hatıra gelir. Bu fabrikalar Türkiye için on dokuzuncu asır sonlarına kadar bu şekilde hususi ihracat yapmışlardır. Yalnız bu işlerin harcı âlem bir meta değil lüks eşyası olarak o zamanda dahi birkaç altın liradan aşağı tedarik edilmediğini unutmamak lazımdır.

Detaylar
Lot: 68 » Porselen

YILDIZ PORSELEN TABLALI SARAY İŞİ ROKOKO SEHPA

19.Yüzyıl. Osmanlı. “Ay-Yıldız” imalat damgalı. “Sene 1312 / 3” tarihli. Sultan II.Abdülhamid Han dönemi. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu özel üretimlerinden. Saray işi. Döküm sehpası Rokoko üslubunda tasarlanmış, altın vermeyli. Porselen tabla üst seviye fırça kalitesinde peyzaj çalışmalı. Altın yaldız bezemeli, altın konturlu. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı. Yuvarlak formlu, düz dipli, hafif yüksek kenarlı. Eserin benzer örneği Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu’nda yer almakta. Görseli “Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri” kitabının 369. sayfasındadır. Fevkalade kondisyonda. Türk Porselen Sanatı’nın benzer örnekleri “Saray Koleksiyonları”nda yer alan yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ (Sayfa:116)

Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri, 2015 / Hülya Kalyoncu (Sayfa:369)

Ölçüler: 83 x 46 cm.

Türk Çini Sanatı’nı canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid Han tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde fabrikanın orijinal amblemi olan “Ay-Yıldız” damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında eserin hangi yılda üretildiği yazar. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

Detaylar
Lot: 70 » Tombak

OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” TOMBAK LEĞEN

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Emsaline rastlanılmamış estetik ve görsellikte. Sultani özelliklerde bakırdan dövme tekniği ile imal edilmiş, altın ve cıva amalgamı ile tombaklanmış. Kallavi ebatlarda. Osmanlı Rokokosu üslubunda kazıma (grave) tekniği ile stilize floral tezyinatlı, bordürü çepeçevre estetik harikası girlandlarla çevrili. Merkezinde alev saçan bir penç motifi bulunmakta. Düz dipli, geniş ve yayvan hazneli, dışa dönük ağızlı. Osmanlı Tombak Sanatı’nın en kıymetli örneklerinden olan bu tip leğenler Osmanlı Sarayı’nda ayak sehpaları ile kullanılır ve hizmete “ibrik gülamı” ile “ibrikdar” bakardı. Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu’nda “Başkadın Servetseza Hanım”a ait olan gibi az da olsa örnek mevcuttur. Türk Maden Sanatı’nın emsalleri müze koleksiyonlarında yer alan yüksek kıymette ele geçmez bir şaheseridir.

Referans: Tombak Altından Süzülen Zarafet / Yapı Kredi Yayınları, 2018

Ölçüler: 13 x 59 cm.

Tombak, altın-cıva karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Altın ve gümüşün özelliği cıva içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, cıva ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için cam veya porselen bir kabın içinde cıva ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım ahşap bir çubukla karıştırılarak, altının cıva içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, küllenmekte olan odun kömürü ateşi üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır, ustasını öldüren sanat diye bahsedilir) Geriye kalan altın, yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan kaplama oldukça kalitelidir.

Detaylar
Lot: 72 » Tombak

OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” TOMBAK GÜĞÜM

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Kallavi ebatlarda. Sultani özelliklerde bakırdan dövme tekniği ile imal edilmiş, altın ve cıva amalgamı ile tombaklanmış. Oval düz tavanlı, şişkin uzun gövdeli, geniş boyunlu. Kulplu ve geniş emzikli. Kazıma (grave) tekniği ile Osmanlı Rokokosu üslubunda stilize floral tezyinatlı. Tombak kondisyonu çok iyi durumda. Benzer örneği Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’nda Envanter No SHM 402 M.69 ile yer almakta. Türk Maden Sanatı’nın emsalleri müze koleksiyonlarında yer alan yüksek kıymette ele geçmez bir şaheseridir.

Referans: Eserin benzer örneği “Tombak / Altından Süzülen Zarafet” isimli kitabın 114. sayfasında yer almaktadır. Yapı Kredi Yayınları, 2018

Ölçüler: 20.5 x 17 cm.

Tombak, altın-cıva karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Altın ve gümüşün özelliği cıva içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, cıva ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için cam veya porselen bir kabın içinde cıva ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım ahşap bir çubukla karıştırılarak, altının cıva içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, küllenmekte olan odun kömürü ateşi üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır, ustasını öldüren sanat diye bahsedilir) Geriye kalan altın, yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan kaplama oldukça kalitelidir.

Detaylar
Lot: 73 » Tombak

OSMANLI 19.YÜZYIL TOMBAK BUHURDAN

19.Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul işi. Osmanlı Rokokosu üslubunda tasarlanmış. Bakırdan dövme tekniği ile imal edilmiş, altın ve cıva amalgamı ile tombaklanmış. Rokoko “S” kıvrımlı üç ayak üzerinde, yuvarlak tablalı. Kubbesel kapağı ajurlu, kapak tutamağı tomurcuk formunda. Kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile stilize floral tezyinatlı. Saray işi kalitede ve kondisyonda. Benzer örneği Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’nda Envanter No SHM 3695 İHK.632 ile yer almakta. Türk Maden Sanatı’nın yüksek kıymette nadir ve koleksiyonluk örneğidir.

Referans: Eserin benzer örnekleri “Tombak / Altından Süzülen Zarafet” isimli kitabın 176, 177 ve 179. sayfalarında yer almaktadır. Yapı Kredi Yayınları, 2018

Ölçüler: 19.5 x 18.5 cm.

Tombak, altın-cıva karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Altın ve gümüşün özelliği cıva içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, cıva ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için cam veya porselen bir kabın içinde cıva ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım ahşap bir çubukla karıştırılarak, altının cıva içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, küllenmekte olan odun kömürü ateşi üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır, ustasını öldüren sanat diye bahsedilir) Geriye kalan altın, yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan kaplama oldukça kalitelidir.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 5
sonraki