JACOBUS (JACOB) POTMA (1610-1695)

“Altın Çağ (Golden Age) Ressamı ve Bavyera Saray Ressamı Potma’nın Müzelik Başyapıtı; LECTIO RELIGIO”

İmzalı, 1683 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya. Tuvali “Jacobus Potma Fecit Anno 1683” ibareli, şasesi “Bavyera Memmingen” etiketli.
Altın varak orijinal dönem çerçevesi içinde. Eserlerine ulaşılması imkansız olan Altın Çağ Ressamı Potma'nın yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.

Bavyera Prensi Leuchtenberg tarafından saray ressamı ünvanına sahip Hollandalı Altın Çağ Ressamı Jacobus Potma, Wybrand de Geest’in öğrencisidir. Francis Xaveverius Şapeli’ndeki resimlerinde sahibi olan Potma’nın birçok önemli şapel ve yapı ile Bavyera Devlet Koleksiyonu’nda eserleri mevcuttur.

Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)

Referans: E.Benezit. Cilt:8 Sayfa:448

Ölçüler : 163 x 110 cm.


→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Evrensel olan; Hinduizm, Taoizm, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslâm gelenekleri arasında önemli farklılıklar vardır, ancak kendi içleri içerisinde sanatla aralarında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Tanrı kavramı imge, nesne ve binalarda (kilise, cami vs..) cisim bulur. İslam dininin soyut kutsallıklarından tamamen farklı olan Hristiyan dininin antropomorf efsaneleri ve tasarımları soyut tanrı düşüncesini ‘çarmıha gerilme heykelleri, ikonalar, haçlar, İsa resimleri’ gibi eserler ile bir gerçekliğe büründürür.

Din, asırlar boyunca iktidarın kalıcılaştırılmasının bir aracı olarak kullanılmıştır. Bu sebeple tarihsel olarak din yani kilise sanatın da en etkili patronu olmuş ve sanatın konusunu da asırlar boyunca kendi belirlemiştir. Dünya müzeleri ‘çarmıha gerilme, yeniden dirilme, Meryem Ana ve çocuk´ konularının düşünülebilecek her açıdan işlendiği İsa, Meryem ve aziz figürleriyle doludur. Bugün insanlığın en değerli sanat eserleri arasında saydığımız bir çok eser (Michelangelo’nun Sistine Şapeli tavanı, Leonardo da Vinci´nin Son Akşam Yemeği tablosu vs..) kiliseye  veya ona bağlılığını göstermek isteyen asil ve zenginler sayesindedir.

Sanatın dinle kesiştiği nokta anlaşılması zor,  tanımlamaya, kurallara, doktrinlere direnen karakteridir. Din yaşama dair bir realite, sanat da bu realitenin irrealitesinin yansımasıdır.