• Cancel
    Filter
Filter

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 21

Lot: 81 » Tombak

OSMANLI 19.YÜZYIL TOMBAK ALEM

19.Yüzyıl. Osmanlı. Dövme tekniği ile sivri uçlu, göbekli ve yüksek kaideli olarak farklı formda imal edilmiş. Tombağı fevkalade kondisyonda. Koleksiyonluk bir örnektir.

Yükseklik: 28 cm.

18. yüzyılda ekonomik nedenlerle altın ve gümüş eserlerin yapımının azalması, altın görünümlü tombakların çoğalmasına neden olmuştur. Tombak, altın-cıva karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Osmanlı maden sanatında bakır ve bakır alaşımı pirinç, günlük yaşamda ve dinsel yapılarda kullanılan eşyalarda, askeri teçhizatta, mimari süsleme elemanlarında yaygın kullanım alanı bulmuştur. Osmanlı maden sanatının erken dönemine ait örnekler askeri teçhizattır. 15. yüzyılda form ve süslemelerde Memlûk etkisi görülürken, 16. yüzyıl başlarında klasik Osmanlı üslubu şekillenmiştir. Altın ve gümüşün bir özelliği de cıva içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, cıva ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için “cam veya porselen bir kabın içinde” cıva ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım “ahşap bir çubukla” karıştırılarak, altının cıva içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, “küllenmekte olan odun kömürü ateşi” üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan cıvanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle ustalık isteyen ve incelikleri olan bir sanattır) Geriye kalan altın yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan, kaplama oldukça kalitelidir.

Details
Lot: 87 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI “TERATOLOJİK” GÜMÜŞ KÂSE / POTETSO MIKRON

19.Yüzyıl. Osmanlı, Balkanlar. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı. Yekpare gümüşten halka tabanlı, yuvarlak çukur formlu, yüksek kenarlı olarak tasarlanmış eser, kumlama zemin üzerine kabartma/repousse, kazıma/grave, kalemişi ve dövme tekniği ile oluşturulmuş stilize insan ve yılan figürleri ile tezyin edilmiştir. Eserde tekrarlı kullanılan yılan figürü ölümsüzlüğü, kötülüğü, şekil değiştirmeyi ve yaşam döngüsü ile reenkarnasyon benzeri yeniden dirilişleri sembolize eder. Yılan ayrıca sular tanrısıdır. Yılan figürünün çoğu mitolojide bilgeliği ve sağlığı temsil ettiği bilinmektedir.

Bu tip eserlerin formu ve bezemesi, kökenini 14. ve 15. yüzyıla kadar geriye götürebileceğimiz Balkanlar’daki eski bir geleneği takip etmektedir. Eserdeki fantastik figürler Balkanlar’ın teratolojik stilinin karakteristik bir özelliğidir ve 16.Yüzyıl İznik Seramik motiflerine de öncü olmuştur. İlahiyatçı Yuhanna Manastırı’nın arşivlerinden gelen 19. Yüzyıla ait envanterler de bu tip taslar (tasia), kâseler (koupes) ve küçük kâseler (potetso mikron) bulunduğu bilinmektedir. Bu tip kâselerin seküler kullanımı sadece kilise ve görevlileri ile sınırlı değildir, Balkanlar’da ve Batı Avrupa’da seküler ortamlarda şarap içmek için, bazen de şerbet içmek için de kullanılmıştır. Bu ekol eserlerden günümüzde birçok örnek Türkiye dışındaki manastır hazinelerinde muhafaza edilmektedir. Sina Yarımadası, Azize Aikaterina Manastırı, Patmos Adası ve Aynaroz Dağı’ndaki hazineler buna örnektir. Ayrıca 1923’te Lausanne’da imzalanan Nüfus Mübadelesi Anlaşması sonrasında bir grup eserde Yunanistan’a taşınmış ve çoğu Atina’da ki Bizans ve Benaki müzeleri arasında dağılmıştır. Fevkalade kondisyonda. Ele geçmesi zor gerçek bir koleksiyon parçasıdır.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Yükseklik: 5 cm.
Çap: 8.5 cm.
Ağırlık: 70 gr.

Details
Lot: 88 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL İSTANBUL İŞİ SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ “ORTODOKS” BUHURDAN

19. Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul işi. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı. Kallavi ebatlarda gümüşten imal edilmiş. Müstesna eser repousse, kazıma/grave ve kalemişi tekniği ile stilize floral motiflerle bezeli. Kubbesel kapağı ajurlu, sapı ahşap. Tablası Hz.Yahya (İncil’deki ismiyle Yuhanna) peygamber tasvirli. Tasvirde Hz.Yahya’nın kanatları bu dünyadaki meleklere has yaşantısına, tepsi ise "Salome Yuhanna Hikayesi"ne işaret etmekte. Başının üzerindeki sembol Tanrı’nın her yeri gören gözünü temsil etmekte, altında ise Rumca “Aziz Öncü Yahya” yazmakta. Bu tip buhurdanlar genellikle Ortodoks Kiliselerinde Paskalya öncesinde “Büyük Oruç” zamanında kullanılır. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın son derece nadir, yüksek kıymette ele geçmez koleksiyonluk örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 21 x 22.5 x 9.5 cm.
Ağırlık: 385 gr.

İnanışa göre; Yuhanna, Kral Herodes kendi kardeşinin karısıyla evlenince onu kınamıştı. Çünkü, Yahudi yasasına göre bu bir ihlaldi ve mutlu bir evlilikleri hatta Salome isminde bir kızları vardı. Herodes, Hirodiya’nın kışkırtmasıyla Yuhanna’yı tutuklattı ve zindana attırdı. Hirodiya onun öldürülmesini arzuluyordu ama Kral Herodes, Yuhanna’nın doğru ve aziz bir insan olduğunu görerek ondan çekiniyordu ve onu öldürmekten çok korkuyordu. Bunun yerine, onun gözetim altında tutulmasını istiyordu. Sonunda istediği fırsat, kızının doğum günü için verilen şölen esnasında eline geçti. Hirodiya’nın kızı Salome dans ederken bu tüm konukların ilgisini çekmiş ve beğenisini kazanmış. Kral kıza ne dilerse ne isterse yapacağını söylemiş. Salome koşarak annesine gitmiş ve “Ne istemeliyim?” diye sormuş, annesinin cevabı üzerine “Yuhanna’nın başını, bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum.” demiş ve kral derhal zindana bir cellat göndererek, cellattan Yuhanna’nın başını kesmesini istemiş, Yuhanna’nın kesik başı bir tepsi üzerinde kıza sunulmuş. (Markos 6:14–29)

Details
Lot: 99 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL VAN İŞİ SAVATLI GÜMÜŞ ÇİFT KADEH / AMEL-İ OHANNES VANİ

19.Yüzyıl. Osmanlı. Van işi. Eski Türkçe ve Ermenice “Amel-i Ohannes Vani” usta damgalı. Çift. Aykırı formda, kallavi ebatta. Osmanlının yüksek zevkini gözler önüne seren savat işçiliği ile oluşturulmuş “Van Kalesi” (Eski Türkçe ile “Van” ibareli) ile “Osmanlı Askeri Mimarisi” (Eski Türkçe ile “Bab-ı Seraskeri” ibareli) konulu kompozisyonlara sahip. Platform yüksek kaideli, boğumlu, dar hazneli, geniş yayvan ağızlı. Hazne yüzeyi kalemişi ve kazıma/grave tekniği ile oluşturulmuş “Osmanlı Rokokosu” stilize sularla çevrili. Kaide kısmı gövdedeki tezyinatın devamı niteliğinde stilize floral motiflerle bezeli. Fevkalade kondisyonda. Aykırı formu ve ölçüleri ile dikkat çeken Osmanlı savat işçiliğinin ele geçmez örnekleridir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 90. ve 96. sayfasında yer almaktadır.

Çap: 8.5 cm.
Yükseklik: 14 cm.
Ağırlık: 315 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Osmanlı’da 150 yıl kadar altın devrini yaşamıştır, öyle ki savatlı Türk tabakaları tüm Avrupa’da özellikle de Paris kuyumcularında kendine yer edinmiştir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması. Savat alaşımı, bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve yeteri kadar kükürtten hazırlanır. Eserde önceden açılmış olan kalem kanallarına ekilerek kullanılabildiği gibi (ekme savat), boraksla karıştırılarak çamur haline getirildikten sonra bu boşluklara doldurularak (sürme savat olarak)da kullanılabilir. Ekilen veya sürülen savat, ocak ateşine tutulup yeniden eritilerek, kalem boşluklarını tamamen doldurması sağlanır. Soğutulduktan sonra zeminle bütünleşen savat, su zımparasıyla tesviye edilir, keçeyle parlatılıp cilalanarak işlem tamamlanır.

Details
Lot: 100 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ “TRABZON İŞİ” KALLAVİ EBATLARDA SARAY ÇEYİZİ HAMAM TASI

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Çap: 24.5 cm.
Yükseklik: 5 cm.
Ağırlık: 625 gr.

Çeyiz önemli bir folklor malzemesi, bir kültür hazinesi ve bir birikimin somut yansımasıdır. Çeyiz kültürü ise medeniyet birikiminin en önemli dışa vurumlarındandır. Kız evladına verilen çeyiz, ailenin ekonomik durumunun bir göstergesi olduğu için aile anlayış ve görgüsüne göre çeyizi yapardı. Çeyiz eşyası, uzun sürede biriktirilir, el emeğiyle hazırlanırdı. Çeyiz malzemesinin miktarı ve maddi değeri ne kadar fazlaysa kız tarafının saygınlığı da o derece artardı. Osmanlı döneminde düğün eğlencelerine pazartesi günü çeyizin güvey evine gönderilmesi ile başlanırdı. Çeyiz alayının önünde, kumaşlar, meyve ve çiçeklerle ağaç şeklinde süslenmiş nahıllar taşınırdı. Salı günü yapılan gelin hamamından sonra, çarşamba akşamı gelin evinin hareminde kına gecesi düzenlenirdi. Hamamların, Osmanlı Kültüründe önemli bir yer tutmasının en temel nedeni dini inançlar idi. Kur'an'a göre temizlik dindarlığın önemli değil, ‘asli’ bir parçasıydı ve bu mermer tapınaklar banyo, masaj ve sohbetten oluşan bir toplumsal yaşamın ortaya çıkmasını sağlıyordu. Kapalı kapılar ardında yaşamını sürdürmek zorunda olan Osmanlı kadınının sosyalleşebildiği tek yer burasıydı. Varlıklı kadınlar bile evlerinde özel hamamları bulunmasına rağmen, haftada en az bir kez mahalle hamamına giderlerdi. Hamama tas, havlu, fırça, kına, sürme, bir kalıp Girit sabunu ve sedef kakmalı nalınlarıyla beraber ve hizmetkârlar eşliğinde gidilirdi.

Details
previous
Go to Page: / 5
next