19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Kadranı Eski Türkçe rakamlı. Ahşap üzerine sıvama bağa (kaplumbağa kabuğu) kaplama. Yoğun altın vermeyli bronz aplikeleri sancaklarla süslenmiş müzik aletlerinden oluşan Osmanlı Asalet armaları formunda tasarlanmış. Tacı şemse şeklinde ışınsal kollar ile bezeli. Eser Osmanlı Rokokosu üslubunda stilize dekorlu. Benzer örneklerine müze koleksiyonlarında rastlayabileceğimiz tasarım harikası saat, ele geçmez koleksiyonluk bir şaheserdir.
Ölçüler: 60 x 47 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Kaplumbağa’nın vücudunun üzerinde kemik plakalardan oluşmuş dış iskelet/zırh (bağa) vardır, tırnaksı bir maddedir, ısıyla yumuşatılır ve istenilen forma girer. Açık ve koyu sarı, kahve, kızıl kahverengi, menevişli estetik bir malzemedir. Bağa, kakmacılık ve sedefçilik gibi süsleme sanatlarında kullanılır ve kaplumbağa kabuğundan yapılmış eserlere verilen genel isimdir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 17. Yüzyıldan itibaren özellikle kıymetli ve önemli eserlerde kullanılmıştır. Sanatçısı tarafından Isıtılarak pres altında kase, tabak, kutu, fincan zarfı, kaşık, tabaka, tespih gibi eşya yapılır. Koyu renkli ve kalın olanına “Afrika Bağası”, açık renkli ve ince olanına “İtalyan Bağası” denir. Romalıların Mısır’dan getirdiği bu değerli malzeme Osmanlılarca da kullanılmış ve çok rağbet görmüştür. Bağa Avrupa’da Rönesans ve Barok dönemlerinde mobilya bezemesinde sıkça görülmektedir. Özellikle 17.Yüzyıl ortasından 18.Yüzyıl sonlarına kadar Fransa’da çok gözde olan ve giderek Avrupa’ya yayılan ve “Boulle” işi denilen marköteri mobilyalarda, pirinçle birlikte abanoz gibi sert ağaçlar üstüne işlenmiştir. Bağa’dan yapılan eserler ile bağa kullanılarak süslenen eşyalar son derece nadir çıkan, kıymetli eserlerdir.