• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 36

Arthill Müzayedeleri, konusunun en değerli uzman ve otoritelerinin ekspertiz ve katkıları ile hazırlanmakta, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanlarının onayı ile gerçekleşmektedir.

Eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. Müzayedelerimizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %20'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra "7" (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TCMB" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %35 aracılık hizmeti uygulanır.

Arthill Müzayedeleri'nde satışa sunulan tüm eserler "The Ritz-Carlton Istanbul" Süzer Plaza S2'de yer alan "Arthill Gallery"de sergilenmektedir. Müzayede süresince galerimizi 12.00 / 19.00 (Pazar hariç) saatlerinde ziyaret ederek eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Lot: 155 » Gümüş

SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ “AJURLU” ZARF TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı, sah ve çeşnili. 12 adetten oluşan tam takım, Rus “Kuznetsov” damgalı porselen fincanları ile birlikte. Ajur işçilikli, sıvama altın vermeyli. Orijinal muhafazası ile birlikte. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın tam takım olarak zor tesadüf edilen, yüksek kıymette koleksiyonluk örnekleridir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Yükseklik: 4.5 cm. (her biri.)
Ağırlık: 285 gr.

Osmanlı Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan değerli pek çok yapıtın arasında, çoğunlukla geç dönemlere ilişkin çay, kahve ve şerbet takımı gibi eşyalar geniş bir yer tutar. Söz konusu takımların bazıları zarflıdır. Büyük çoğunluğu altın, gümüş, mineli ve murassa olan bu grup eşya içinde en zengin çeşide sahip olanlar kahve fincanı zarflarıdır. Fincan zarfları, kahve içerken elin yanmaması için yapılmıştır. Osmanlı döneminde kulpsuz olan küçük boyutlu porselen fincanlar, zarfların içine yerleştirilir ve kahve bu şekilde içilirdi. Zarflar genellikle, ağız kısımları fincanınkinden biraz aşağıda olmak üzere, dudak payı bırakılarak yapılırdı. Zarf, bir nesneyi sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan demektir. Zarflar Osmanlı’nın estetik zarafetini en iyi gösteren örneklerdendir. Genellikle küçük boyutta olanlara “bülbül yuvası”, daha geniş ve derinlerine ise “kallavi” adı verilirdi. 1640 tarihli “Narh Defterleri”ndeki fincan listesinde “paşa fincanı”, “hatai” gibi değişik isimler de yer almaktadır.

Osmanlı’da kahve ikramı törenseldir. Şöyle ki; kahve ikramını üç ya da dört genç kız yapar. Kızlardan biri mangal örtüsünü, ikincisi kahve tepsisiyle birlikte fincan ve zarfları, üçüncü kız stile oturtulmuş kahve ibriğini getirir, dördüncüsü ise fincanları doldurup zarflara yerleştirerek, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek konuklara ikram ederdi. Osmanlıda en seçkin fincan zarflarına sahip olmak önemli idi. Çünkü sahibi inceliğinin ve servetinin bir kanıtı olarak bu zarflar ile kahve ikram ederdi. Zarflar öylesine değerli ve mühimdi ki çeyiz sandıklarının en gözde eşyaları arasında kabul edilirlerdi.

Detaylar
Lot: 156 » Gümüş

SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ “AZNAVUR İŞİ” ZARF TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı, sah ve çeşnili. 6 adetten oluşan takım, Rus “Kuznetsov” damgalı porselen fincanları ile birlikte. Aznavur işçilikli, altın vermeyli. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın takım olarak zor tesadüf edilen koleksiyonluk örnekleridir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Yükseklik: 4.5 cm. (her biri.)
Ağırlık: 81 gr.

Osmanlı Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan değerli pek çok yapıtın arasında, çoğunlukla geç dönemlere ilişkin çay, kahve ve şerbet takımı gibi eşyalar geniş bir yer tutar. Söz konusu takımların bazıları zarflıdır. Büyük çoğunluğu altın, gümüş, mineli ve murassa olan bu grup eşya içinde en zengin çeşide sahip olanlar kahve fincanı zarflarıdır. Fincan zarfları, kahve içerken elin yanmaması için yapılmıştır. Osmanlı döneminde kulpsuz olan küçük boyutlu porselen fincanlar, zarfların içine yerleştirilir ve kahve bu şekilde içilirdi. Zarflar genellikle, ağız kısımları fincanınkinden biraz aşağıda olmak üzere, dudak payı bırakılarak yapılırdı. Zarf, bir nesneyi sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan demektir. Zarflar Osmanlı’nın estetik zarafetini en iyi gösteren örneklerdendir. Genellikle küçük boyutta olanlara “bülbül yuvası”, daha geniş ve derinlerine ise “kallavi” adı verilirdi. 1640 tarihli “Narh Defterleri”ndeki fincan listesinde “paşa fincanı”, “hatai” gibi değişik isimler de yer almaktadır.

Osmanlı’da kahve ikramı törenseldir. Şöyle ki; kahve ikramını üç ya da dört genç kız yapar. Kızlardan biri mangal örtüsünü, ikincisi kahve tepsisiyle birlikte fincan ve zarfları, üçüncü kız stile oturtulmuş kahve ibriğini getirir, dördüncüsü ise fincanları doldurup zarflara yerleştirerek, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek konuklara ikram ederdi. Osmanlıda en seçkin fincan zarflarına sahip olmak önemli idi. Çünkü sahibi inceliğinin ve servetinin bir kanıtı olarak bu zarflar ile kahve ikram ederdi. Zarflar öylesine değerli ve mühimdi ki çeyiz sandıklarının en gözde eşyaları arasında kabul edilirlerdi.

Detaylar
Lot: 164 » Hat

ŞEYH AZÎZ RUFAÎ (1871-1934)

“Hat Levha”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Ketebeli. Hicri 1319 (M.1901) tarihli. Talik hattı ile diagonal olarak tatbik edilmiş. “Hüve’l-Mu’în” diye başlayan “Evhadü’d-Dîn Kirmânî’nin Dîvân-ı Rubâ’iyât”ından Farsça dörtlük yazılı. Altın ile “Neoklasik” üslupta üst düzey tezhipli, Rumî motifler ve uçlarda tığlar ile zenginleştirilmiş. Altın cetvelli. Türk Hat Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez koleksiyonluk bir şaheseridir.

Eserde, “Hüner sahipleri için müşevveş bir iş en güzeldir, Mükemmellik ümidi yoktur, noksan en güzeldir, Akıl sahipleri nezdinde bir parça kuru ekmek yiyip, Dert çekmemek, Süleyman mülkünden güzeldir.” anlamındaki metin yazmaktadır.

Referans: Türk Hattatları, 1984 / Şevket Rado (Sayfa: 251)

Ölçüler: 40.5 x 29 cm.

Aziz Efendi ilk tahsilini Eyüp'te Şah Sultan İbtidai Mektebi'nde tamamladı. Sıbyan Mektebi sıralarında güzel yazıya olan kabiliyeti dolayısıyla Filibeli Arif Efendi'den sülüs ve nesih yazılarını öğrenmeye başladı. 1896'da hocası Arif Efendi ile Reisülhattatin Muhsinzade Abdullah Hamdi Bey'den sülüs ve nesih yazılarında icazet aldı. Daha önce Karinabadlı Hasan Hüsnü Efendi'den ta'lik yazısını meşkederek, 1894'te ondan da icazet aldı. Celi üstadı Sami Efendi'nin Horhor'daki evinde yapılan sanat sohbetlerine devam ederek celi sülüs, celi talik yazılarının inceliklerini öğrendi. Aziz Efendi, Şevki Efendi yolunda yazıya kendine has bir şive katarak hat şahsiyetini ortaya koymuştur. Aziz Efendi emsali arasında "seriülkalem" olarak şöhret buldu. Divani, reyhani, muhakkak. tevkiî. ta'lik,  rik'a yazılarını bütün incelikleriyle bilir ve yazardı. Bilhassa celi- sülüs yazıların istif ve terkibinde son derece mahir olup çok güzel tuğra resmederdi. Eserlerine önceleri “Abdülaziz Eyyübi” ve “Aziz”, daha sonra ise, “Şeyh Mehmed Abdülaziz er-Rifai” şeklinde imza koydu. “Medresetü'l kudat'ta” ve “Mahmudiye Rüşdiyesi'nde” yazı hocalığı yaptı. Meşihat Dairesi memurlarına da ta'lik dersi verdi. Bu sırada Ümmü Kenan Dergahı Şeyhi Kenan Rifai'ye intisap ederek, 1910 yılında ondan hilafet aldı. "Hutüt-ı mütenevvia" ile yazdığı yedi büyük hilye de hat sanatındaki kudretini gösteren önemli eserleridir. Yirmiyi aşkın sülüs-nesih ve ta'lik meşk albümü ile ta'lik hatta yazdığı “Kasidetü'l-bür'de” ve sülüs-nesih “El-kasidetü'n nuniyye” Kahire'de yayımlanmıştır. Ayrıca Bursa Ulu Camii'nde iki, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde 116 parça levhası bulunmaktadır

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 9
sonraki