• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 30

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.

Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.

Lot: 8 » Porselen

YILDIZ PORSELEN “SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN” TUĞRALI TABAK

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

19.Yüzyıl. Osmanlı. “Ay-Yıldız” imalat damgalı. “Sene 1312 / 5” tarihli. Sultan II.Abdülhamid Han dönemi. Saray işi, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu özel üretimlerinden. Merkezinde altın ile çekilmiş “Sultan II.Abdülhamid Han” tuğrası ve “el-Gazi” mahlası yer almakta. Yoğun altın yaldız ile Rumî üslubu tezyinatlı, çevresi halkâr bordürlü, altın konturlu. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı. Yuvarlak formlu, halka dipli, hafif çukur gövdeli, dışa dönük kenarlı. Eserin “Ser mücellid-i Hazreti Şehriyari” imzalı tıpkı benzeri Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu’nda yer almakta. Görseli “Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri” kitabının 353. sayfasındadır. Fevkalade kondisyonda. Türk Porselen Sanatı’nın benzer örnekleri “Saray Koleksiyonları”nda yer alan yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ (Sayfa:116)
Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri, 2015 / Hülya Kalyoncu (Sayfa:353)

Çap: 24 cm.

Türk Çini Sanatı’nı canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid Han tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde fabrikanın orijinal amblemi olan “Ay-Yıldız” damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında eserin hangi yılda üretildiği yazar. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

Detaylar
Lot: 11 » Tablo

IVAN KONSTANTINOVICH AIVAZOVSKY (1817-1900)

“Mehtap’ta Karadeniz Sahilleri”

İmzalı. 1861 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.

Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan II.Abdülhamit Han tarafından “Saray Ressamı” olarak himaye edilmiş, dünyada Romantizm akımının en güçlü temsilcilerinden sayılan Aivazovsky “Mehtap’ta Karadeniz Sahilleri” isimli eserini (sağ alt köşede) Kiril alfabesi ile “Aivazovsky 1861” şeklinde imzalamıştır. Romantizm akımının eğilimlerinden olan Oryantalist yönelime sahip eser, denize olan tutku ile doğanın gücü ve ona karşı verilen mücadelenin sonrasını romantizmin incelikli duygusallığı, sanatçının denizin değişen ruh hallerini yakalamadaki olağanüstü yeteneği ile bize yansıtmaktadır. Eser, denizin değişken yapısını yansıtan hüzünlü hikâyesine karşın, sahile vuran sakin dalgalar, umut, huzur ve keyif veren dengeli, uyumlu bir “Aivazovsky” yorumlamasıdır. Eserin restorasyona ihtiyacı vardır.

Sertifika: Eserin, Yüksek Ressam Restoratör Bayram Karşit tarafından verilmiş sertifikası mevcuttur.

Referans: E.Benezit / Cilt: 1 Sayfa: 87

Ölçüler: 44.5 x 53 cm.

Osmanlı sultanları tarafından saray ressamı olarak himaye edilmiş Aivazovsky’nin adında yer alan “Konstantinovich” lakabı şüphesiz onun İstanbul’da ve Osmanlı Sarayı’nda yaptığı resim çalışmalarını belirleyen bir takı olmalıdır. Dünya çapında şöhrete ulaşmış sanatçının hayatı boyunca kazandığı başarılardan bir kısmı kronolojik olarak şu şekildedir.  1837 yılında altın madalya, 1842’de Paris Akademi Konseyi tarafından altın madalya, 1844’de St.Petersburg Akademi üyeliği ve Rus Donanması Resmi Ressamlığı görevi, 1857’de Sultan Abdülmecid tarafından 4.derece Osmanlı Nişanı, 1857’de III.Napoleon tarafından Legion d’Honneur, 1884’de Sultan Abdülaziz tarafından 2.dereceden Osmanlı (Osmaniye) Nişanı, 1887’de İmparatorluk Akademisi Başkanı Grandük Vladimir Alezandrovich tarafından özel bir altın madalya, “Akademi Onursal Üyesi” payesi ve 2.derece Saint Vladimir madalyası, 1888’de Sultan II.Abdülhamid tarafından 1.dereceden Osmanlı Nişanı, 1890’da Sultan II.Abdülhamid tarafından 1.derece Mecidiye Nişanı, I.Nicholas’ın kızı Kraliçe Olga Nikolaievna tarafından Würtemberg Madalyası, Saint Alexander Nevsky şeref rütbesi, İmparatorluk Akademisi madalyası ve 5 Avrupa Akademi üyeliği…  Ayvazovski’nin eserlerinin büyük bir kısmı St. Petersburg, Moskova ve Erivan devlet müzelerinde, Türkiye’de ise Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Sakıp Sabancı Müzesi, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi koleksiyonlarında yer almaktadır. 1817 yılında Kırım yarım adasının Feodosia kentinde doğan, Osmanlı uyruklu Ermeni bir ailenin oğludur. 1833’te 16 yaşında iken Çar I. Nikolay’ın emri ile St.Petersburg Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimine başladı ve 1836’da akademiden mezun olarak devlet tarafından Avrupa’ya gönderildi. Henüz 25 yaşındayken uluslararası üne kavuştu. 1845 yılında donanmaya resmi sanatçı olarak kabul edildi. 1847’de St.Petersburg Akademisi profesörü oldu. Çar’ın yakın desteğini alan sanatçı bir yandan da ona Avrupa ve Amerika yolculuklarında eşlik etti. Papa 16. Gregory’nin ‘Kaos’ adlı resmini Vatikan için satın alması, bir Rus ressamın batı sanatı çevrelerinde kazandığı başarı, Rusya’nın Batı uygarlığının akışına dâhil olma sürecinde özellikle önem taşımakta idi. Aivazovsky, Rusya’nın batı kültürüne armağan ettiği uluslararası düzeyde ilk ressam olarak Rus Sarayı tarafından desteklendi ve yaşamı boyunca saygınlığını korudu. Aivazovski’nin Rus İmparatorluğu’nun askeri ve siyasi elitleriyle yakın bağları vardı. 1845’te geldiği İstanbul’da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı’nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul’a toplam dört ziyaret yaptı. 1874’teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan’ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890’daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid’in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. Başarılı kariyeri boyunca kazandığı fonlarla memleketinde bir sanat okulu ve galeri açan sanatçı, Avrupa ve Amerika’da sayısız kişisel sergi düzenlemiştir.

Detaylar
Lot: 12 » Tablo

ATELIER JEAN-BAPTİSTE VANMOUR (1671-1737)

“Le Grand Visir”

18.Yüzyıl. Metal üzeri yağlıboya. Arkası “2” Numaralı.
Muh. Sokollu Mehmed Paşa.

Jean-Baptiste Vanmour’un İstanbul’da kurduğu atölyede üretilen eserlerden. Tıpkı benzerleri Rijksmuseum Amsterdam (1.3 numaralı oda), Topkapı Sarayı Müzesi ve Pera Müzesi Koleksiyonu’nda yer almaktadır.

Provenans: DROUT SVV Coutau Bégarie, Paris France / Lot: 160

Referans: A Collection of works from Rijksmuseum and Topkapi Palace Museum, Vanmour and Levnî

Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar / Türk-Hollanda İlişkilerinin Başlangıcı

Ölçüler: 31 x 23 cm.

Flaman asıllı Fransız ressam Vanmour (1671-1737) Osmanlı Devleti'’nde Lâle Devri'nin tanığı olan tek ve ilk oryantalist ressamdır. 1699'da Fransız elçisi Marquis de Ferriol'un maiyetinde İstanbul'a gelmiştir. Kral XIV.Louis tarafından "Kral'ın Doğu'daki Özel Ressamı / Peintre Ordinaire du Roy en Levant” unvanına layık görülmüştür. Comte de Ferriol ile birlikte Paris'e dönmemiş ve ömrünün sonuna kadar diğer Fransız elçilerinin maiyetinde İstanbul'da kalmıştır. Vanmour’un İstanbul'da bir atölyesinin olduğu bilinmektedir.

Detaylar
Lot: 13 » Tablo

ATELIER JEAN-BAPTİSTE VANMOUR (1671-1737)

“Un Effendy”

18.Yüzyıl. Metal üzeri yağlıboya. Arkası “7” Numaralı.

Jean-Baptiste Vanmour’un İstanbul’da kurduğu atölyede üretilen eserlerden. Tıpkı benzerleri Rijksmuseum Amsterdam (1.3 numaralı oda), Topkapı Sarayı Müzesi ve Pera Müzesi Koleksiyonu’nda yer almaktadır.

Provenans: DROUT SVV Coutau Bégarie, Paris France / Lot: 160

Referans: A Collection of works from Rijksmuseum and Topkapi Palace Museum, Vanmour and Levnî

Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar / Türk-Hollanda İlişkilerinin Başlangıcı

Ölçüler: 31 x 23 cm.

Flaman asıllı Fransız ressam Vanmour (1671-1737) Osmanlı Devleti'’nde Lâle Devri'nin tanığı olan tek ve ilk oryantalist ressamdır. 1699'da Fransız elçisi Marquis de Ferriol'un maiyetinde İstanbul'a gelmiştir. Kral XIV.Louis tarafından "Kral'ın Doğu'daki Özel Ressamı / Peintre Ordinaire du Roy en Levant” unvanına layık görülmüştür. Comte de Ferriol ile birlikte Paris'e dönmemiş ve ömrünün sonuna kadar diğer Fransız elçilerinin maiyetinde İstanbul'da kalmıştır. Vanmour’un İstanbul'da bir atölyesinin olduğu bilinmektedir.

Detaylar
Lot: 14 » Tablo

ATELIER JEAN-BAPTİSTE VANMOUR (1671-1737)

“Un Cheleby”

18.Yüzyıl. Metal üzeri yağlıboya. Arkası “12” Numaralı.

Jean-Baptiste Vanmour’un İstanbul’da kurduğu atölyede üretilen eserlerden. Tıpkı benzerleri Rijksmuseum Amsterdam (1.3 numaralı oda), Topkapı Sarayı Müzesi ve Pera Müzesi Koleksiyonu’nda yer almaktadır.

Provenans: DROUT SVV Coutau Bégarie, Paris France / Lot: 160

Referans: A Collection of works from Rijksmuseum and Topkapi Palace Museum, Vanmour and Levnî

Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar / Türk-Hollanda İlişkilerinin Başlangıcı

Ölçüler: 31 x 23 cm.

Flaman asıllı Fransız ressam Vanmour (1671-1737) Osmanlı Devleti'’nde Lâle Devri'nin tanığı olan tek ve ilk oryantalist ressamdır. 1699'da Fransız elçisi Marquis de Ferriol'un maiyetinde İstanbul'a gelmiştir. Kral XIV.Louis tarafından "Kral'ın Doğu'daki Özel Ressamı / Peintre Ordinaire du Roy en Levant” unvanına layık görülmüştür. Comte de Ferriol ile birlikte Paris'e dönmemiş ve ömrünün sonuna kadar diğer Fransız elçilerinin maiyetinde İstanbul'da kalmıştır. Vanmour’un İstanbul'da bir atölyesinin olduğu bilinmektedir.

Detaylar
Lot: 15 » Tablo

JEAN PIERRE DROUIN (1782-1861)

“Osmanlı Elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve Maiyeti'nin Paris’e Girişi"

İmzalı. 1827 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.

Turquerie Sanat Akımı’nın başlangıcını temsil eden 1721’de Osmanlı Elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve Maiyeti'nin Paris’e girişleri. Minyatür tarzda küçük ebatlı eserler çalışmış usta sanatçının en büyük ebatlı eseri ve başyapıtı. Orijinal altın varak siyah lake çerçevesi içerisinde.

Referans: E.Benezit / Cilt:3 Sayfa:679

Ölçüler: 130 x 100 cm.

Drouin, 1782’de Besançon da doğdu. 18. ve 19.Yüzyıl ressamıdır. Minyatür ve suluboya portre ressamı Jean Pierre Druoin, Academiê de Paris okulunda heykeltıraş Dejoux’nun öğrencisiyken ardından minyatür için JBJ Augustin’nin öğrencisi oldu. Nadir eserleri olan bu sanatçı, sıkı noktalı bir çizgide çalıştı, cilt tonlarını doğru bir şekilde verdi, bazen pembe ve kahverengi gölgelerle ve saça birkaç vurgu beyaz guaj yerleştirdi. Drouin’in temsil edildiği müzeler; MBA DE Besançon; Palais des Beaux – Arts,Lile. 

18.yüzyılda özellikle Fransa’da başlayan ve öteki Avrupa merkezlerine de yayılan Türk modasına “Turquerie Akımı” denmiştir.  1721 yılında Osmanlı elçisi yirmisekiz Mehmed Çelebi Paris’e gönderilmiş, elçilik heyeti ve muhafızlarının görkemli giyim kuşam ve koşum takımları içinde şehre girişleri Paris’lileri büyülemiştir.  1740’ların başında ise yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin oğlu Said Efendi’nin Paris’e elçi olarak atanması Fransızların bir defa daha Osmanlı’nın görkemine tanık olmalarına sebep olmuştur. Aslında Avrupa’lıların Doğu’yu tanıma merakını çok eski yüzyıllara götürmek mümkündür. Başta 15.Louis’nin (1715-1774) gözdeleri Madame Pompadour ve Barry Düşesi Madame de Barry olmak üzere Paris’li soylular ve ileri gelenler sanatçılara Türk giysileri içinde kendi portrelerini yaptırmışlardır. Balolarda Türk kıyafeti giymek, Türk kıyafetiyle portre yaptırmak dönemin yaygın modaları hâline gelmiştir. O dönemlerde Avrupa’da yapılan düğünlerde bile, Osmanlı izlerini görmek mümkündü. 1719’da Avusturya sarayından Maria Josepha ile evlenen Saksonya Prensi Friedrich August, düğünü için aynı boyda güçlü 315 kişiyi vazifelendirir. Bu gençler ‘moustache a la Turque’ yani Türk bıyığı bırakacak ve düğünde yeniçeri kıyafeti giyip, mehter eşliğinde de yürüyeceklerdi. Ayrıca yemekler, hilâl şeklindeki masada yine Osmanlı kıyafetindeki hizmetliler tarafından servis edilmişti. Osmanlı elçisinin de davetli olduğu düğünde gelin Dresden yakınlarında yine Türk eserleriyle süslenmiş bir gemiden alınıyordu. Bu moda akımı içinde Kral Louis ve diğer soylular ile zenginler ressamlara Doğu konulu tablolar ısmarlıyorlardı. Doğu’ya giden gezgin ve görevliler Türklere ve Türkiye’ye ait anı ve resimlerini yayınlayarak “Turquerie” modasının geniş kitlelere yayılmasını sağlamışlardır. İsviçre’li ressam Jean-Etienne Liotard 1738 yılında İstanbul ve İzmir’de bulunmuş, özellikle Türk kadınlarının resimlerini yapmış ve bundan ötürü de Avrupa’da ‘Peintre Turc’ (Türk ressamı) ünvanını almıştır. Şüphesiz bu akımın önemli bir bölümünü de tabloların yanı sıra evleri süsleyen biblo ve heykelcikler/figürler oluşturmakta idi. Unutulmamalıdır ki her dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun hayranlık uyandıran gücü ve zenginliği, tüm dünyada Osmanlı Pazarı’na ve Osmanlı Sarayı’na özel birçok sanat eseri üretilmesine sebep olmuştur.

Detaylar
Lot: 16 » Tablo

JEAN GIOVANNI BRINDESI (1826-1888)

“Başıbozuklar”

İmzalı. Kâğıt üzeri karışık teknik.

Provenans: Eser, Drouot-Richelieu, Paris’te düzenlenen 21.06.2012 tarihli müzayede kataloğunda Lot 47 olarak yer almaktadır.

Referans: Fırçaların Diliyle İstanbul / Sayfa: 42

Ölçüler: 37 x 27 cm.

İtalyan asıllı ressam Jean Brindesi, Sultan Abdülmecid Han döneminde İstanbul'da yaşayıp günlük yaşam ve ordu yaşamından sahneler çizdi. Resim atölyesi Beyoğlu semtindeydi. Tabloları Paris'teki ünlü Lemercier Yayınevi tarafından taş baskı gravüre çevrilip iki albüm olarak 1855 ve 1860 yıllarında yayınlandı. Albümlerden biri çoğu Osmanlı sarayı rütbelisi olan insan kıyafetleri, öteki ise İstanbul'da günlük yaşam sahnelerini görüntülemektedir. Brindesi'nin çizimleri taş baskı ve renklendirilmiş olarak, Ch. Bour, Hadamard, J. Gaildrau, A. Charpentier, Gilbert, Bayot, Schultz, Sorrieu gibi birçok gravürcü tarafından yayımlanmıştır. Brindesi'nin özgün desenleri Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Deniz Müzesi ve İstanbul Üniversitesinde bulunmaktadır. Sanatçının mezarı Feriköy'deki Katolik mezarlığındadır.

Detaylar
Lot: 17 » Askeri

OSMANLI 19.YÜZYIL ÇAKMAKLI KALE TÜFEĞİ

19.Yüzyıl başı. Osmanlı. Usta damgalı. Osmanlı Rokokosu ve Rumî üslubu süslemelerle bezeli. Mekanizması çakmaklı, gümüş kakma tezyinatlı. Habbe formlu tetiğe sahip. Gümüş bilezikli namlusu çelik, gümüş kakma tezyinatlı. Köşeli formlu dipçiği fildişi, kemik ve bronz hatemkârî stili tezyinatlı. Orijinal çelik harbisi mevcut. Benzer örnekleri müze vitrinlerini süsleyen yüksek kıymette nadir koleksiyonluk eserdir.

Uzunluk: 120 cm.

Osmanlı Devleti gerek eski Türk devletlerinden gelen askeri tecrübe ve teçhizat anlayışı gerek askeri teknolojilerin takibi ve gerekse bu teknolojilerin üretimi konusunda dengeyi çok iyi korumuş ve çağın gereksinimlerine ayak uydurmuştur. Askerliğe doğuştan yatkın olan Türklerde silah işlevselliğinin yanında estetiğiyle de ilgi konusudur. Osmanlı silahları biçimlerinin ve üstün niteliklerinin yanı sıra süslemeleriyle de sanat eseri niteliği taşır ve Osmanlı maden, tezhip, kuyumculuk, hat sanatlarının ortak ürünü niteliğindedir. Küçük bir beylikten bir imparatorluk haline gelen Osmanlı Devleti’nin büyümesinde en büyük faktörlerden birisi de kullanmış oldukları silahlar ve silah teknolojilerini iyi takip etmeleri etkili olmuştur. Osmanlılar silahlar konusunda kısa zamanda büyük gelişmelere meç atmışlar ve bu gelişmeleri kısa sürede dünyanın pek çok ülkesine ulaştırmışlardır. Osmanlı Devleti ateşli silahların ilk olarak geliştiği Orta Avrupa ve Balkanlara yakın olmanın ve hatta buraları erken zamanlarda fethetmenin ve diğer yandan bölgedeki madenlere sahip olmanın avantajını çok iyi bir şekilde değerlendirmiş ve neticesini almıştır. Osmanlı Devleti’nde ilk olarak tüfek imal edildiğine dair kayıtlar 1524-25 tarihlidir. Osmanlı devletinde top hariç ordunun ihtiyaç duyacağı hemen hemen her türlü savaş araç ve gereçleri “Cebeci Ocağı”nda imal edilip muhafaza edilirdi. Osmanlılar da tüfekler ve tabancalar, ateşleme mekanizmaları, nişangah sistemleri, kabza ve dipçik formlarıyla diğer ülke tüfek ve tabancalarından farklı özellikler gösterir.

Detaylar
Lot: 18 » Askeri

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ “SULTANİ” MENZİL YAYI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Edirnekâri üslubunda yapılmış. Hicri 1283 tarihli. “Mustafa Kavsi” usta imzalı. Sultan Abdülaziz Han (1861-1876) dönemi. Sultan II.Mahmud Han ve Sultan Abdülaziz Han’ın yaylarını yapan dönemin en önemli yay ustası “Mustafa Kavsi” yapımı. Sultani özelliklerde tasarlanmış ve “Osmanlı Rokokosu” üslubunda zengin altın yaldız bezemeler ve “Hatayi” floral motifler ile bezenmiş. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile imzalı ve tarihli fildişi aplikeli gergi kısımları “Şemse” motifli. Mustafa Kavsi’ye ait bir adet yay Metropolitan Müzesi Koleksiyonu’nda yer almaktadır. Sultan II.Mahmud Han “Mustafa Kavsi” yayı ile padişahlar içindeki menzil rekortmenidir. Askeri Müze Koleksiyonu’nda Mustafa Kavsi yapımı yaylar mevcut olsa da hiçbiri menzil yayı değildir. Osmanlı Sultanları'nın estetik ve zevk anlayışının en güzel örneklerinden ele geçmez nadirlikte ve kıymette müzelik şaheserdir.

Referans: Sultanların Silahları, 2007 / T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

Uzunluk: 56 cm.

Kemankeşlik (Okçuluk) tarihi çok eskilere dayanan bir kültürdür. Ok ve yayın, arkeolojik bulgular ışığında Asya steplerinde yaşayan Türk kavimlerinin hayatında en az at ve çadır kadar eski ve onlar kadar bir öneme haiz olduğu bilinmektedir. Tarih öncesi dönemlerden beri savaş ve av aleti olarak kullanılan ok ve yay Eski Mezopotamya ve Anadolu’da güç sembolü olarak görülmüştür. Farklı uygarlıklara göre baş tanrı ile savaş ve av tanrılarının alâmetidir. Tarihte okçuluk dini bir hüviyet ve özel bir önem kazanmıştır. Osmanlılar’da okların kullanıldığı amaca göre tirkeş (savaş), tâlimhâne, puta (hedef), menzil (pişrev, yeksüvâr, zergerdân), meşk (heki, karabatak, azmayiş), ateş ve tatar okları gibi türleri vardır. Osmanlı Askeri Teşkilatı’nın alâmetleri arasında “ok ve yay”da bulunmaktadır. Osmanlı ordusunda tüfeğin yaygınlaşmasına kadar çok etkili bir savaş aracı olarak kullanılmıştır. Osmanlı ordusunun ok ve yay tedariği Cebeci Ocağı tarafından görülmekteydi.

Detaylar
Lot: 19 » Askeri

OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” OK KUBURU (KANDİL) VE MENZİL OKLARI

"Sadrazam Koca Mustafa Reşid Paşa"

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Sultan Abdülmecid Han (1861-1876) dönemi. Sultan Abdülmecid Han’ın Sadrazamı Koca Mustafa Reşid Paşa’ya ait. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile sahibi “Reşid Paşa” ve ustası “Şemseddin” ketebeli atış numaralı ve özellikli 24 adet fildişi uçlu menzil oku ve ok kuburundan (kandil) oluşan takım. Ahşaptan imal edilmiş kubur üstten kapaklı ve ok yuvalı. Kapak içi Eski Türkçe (Osmanlıca) ile “Yâ Hafız Yâ Kebikeç” ibareli. (Eseri korumak ve bozulmasını önlemek için yazılan tılsım) Osmanlı Sarayı Yüksek Erkânı’na ait olması sebebi ile ayrıca büyük önem arz eden yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheserdir.

Koca Mustafa Reşid Paşa, Tanzimat'ın mimarı ve devrin en önemli devlet adamlarından biridir. Sultan Abdülmecid Han döneminde 6 kez Sadrazamlık yapmıştır. 4 kez Hariciye Nazırlığı, Edirne Valiliği, birden fazla kez ise Paris ve Londra Elçiliği görevlerinde bulunmuştur. Tanzimat Fermanı’nı Gülhane Parkı’nda okuyan kişidir.

Referans: Sultanların Silahları, 2007 / T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

Kubur Ölçüsü: 66 x 16 x 8 cm.
Ok Uzunluk: 62 cm. (her biri)

Kemankeşlik (Okçuluk) tarihi çok eskilere dayanan bir kültürdür. Ok ve yayın, arkeolojik bulgular ışığında Asya steplerinde yaşayan Türk kavimlerinin hayatında en az at ve çadır kadar eski ve onlar kadar bir öneme haiz olduğu bilinmektedir. Tarih öncesi dönemlerden beri savaş ve av aleti olarak kullanılan ok ve yay Eski Mezopotamya ve Anadolu’da güç sembolü olarak görülmüştür. Farklı uygarlıklara göre baş tanrı ile savaş ve av tanrılarının alâmetidir. Tarihte okçuluk dini bir hüviyet ve özel bir önem kazanmıştır. Osmanlılar’da okların kullanıldığı amaca göre tirkeş (savaş), tâlimhâne, puta (hedef), menzil (pişrev, yeksüvâr, zergerdân), meşk (heki, karabatak, azmayiş), ateş ve tatar okları gibi türleri vardır. Osmanlı Askeri Teşkilatı’nın alâmetleri arasında “ok ve yay”da bulunmaktadır. Osmanlı ordusunda tüfeğin yaygınlaşmasına kadar çok etkili bir savaş aracı olarak kullanılmıştır. Osmanlı ordusunun ok ve yay tedariği Cebeci Ocağı tarafından görülmekteydi.

Detaylar
Lot: 21 » Gümüş

RUS 19.YÜZYIL SAVATLI GÜMÜŞ TÜTÜN KUTUSU

19.Yüzyıl. Rus. Gümüş. 84 Kokoshnik, Moskova imalat ve “И.O” Ivan Obregov usta damgalı. Muhtemelen bir Osmanlı Saraylısına özel olarak yapılmış. Estetik harikası eserin her iki tarafına Osmanlı silah ve sancaklarından oluşan muhteşem kompozisyonlar uygulanmış. “Güya bir bahar-ı feyz-i” diye başlayan beyit yazılı bordür merkezi “Maşallah” ibareli, stilize floral tezyinatlı. Kalp formunda tasarlanmış, üstten menteşe kapaklı. Zengin altın vermeyli. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Saraylısının yüksek zevkini gözler önüne seren emsaline rastlanılmamış gerçek koleksiyonluk eserdir.

Referans: Encyclopedia of World Silver Marks, Miller’s / Sayfa: 773

Ölçüler: 2 x 9 x 8 cm.
Ağırlık: 141 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Osmanlı’da 150 yıl kadar altın devrini yaşamıştır, öyle ki savatlı Türk tabakaları tüm Avrupa’da özellikle de Paris kuyumcularında kendine yer edinmiştir. Savat işlemi iki aşamada yapılır. Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması. Savat alaşımı, bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve yeteri kadar kükürtten hazırlanır. Eserde önceden açılmış olan kalem kanallarına ekilerek kullanılabildiği gibi (ekme savat), boraksla karıştırılarak çamur haline getirildikten sonra bu boşluklara doldurularak (sürme savat olarak)da kullanılabilir. Ekilen veya sürülen savat, ocak ateşine tutulup yeniden eritilerek, kalem boşluklarını tamamen doldurması sağlanır. Soğutulduktan sonra zeminle bütünleşen savat, su zımparasıyla tesviye edilir, keçeyle parlatılıp cilalanarak işlem tamamlanır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 5
sonraki