Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.
Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.
Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.
İTALYAN 18.YÜZYIL OSMANLI ÜSLUBU VENEDİK İŞİ ÇATMA KADİFE
“Ottoman Gros Grain”
18.Yüzyıl. İtalyan, Venedik işi. Kupon. Osmanlı Bursa işi çatmaların üslubunda, Kadife-i Çatma-i Aselî tabir edilen renkte, taç motifli sonsuz tekrarlı sarmal beyzî madalyonlar ile bezeli, büyük ebatta. Çözgüsü ve favları ipek, atkısı pamuk. Zemin üzerine daha uzun tutulan ikinci bir takım iplikle hav oluşturularak sağlanan zeminden yüksek motiflerle dekorlanarak yüksek kalitede duvar askısı / pano veya divan örtüsü olarak tasarlanmış. Teşhir amaçlı şaseye gerili. 15.Yüzyıl’dan itibaren Avrupa’da “Ottoman Gros Grain” adı ile ünlenen Osmanlı çatmaları Avrupalı hükümdarların, soylu ve seçkin sınıfının, hatta Rus çarlarının dahi ilgi gösterdiği en kıymetli lüks tekstil ürünlerindendi, bu ilgi üslubun bu eserde olduğu gibi İtalyan kumaş tezgahlarında kopyalanmasına yol açtı. Tekstil Sanatı’nın benzer örnekleri müze ve özel koleksiyonlarda yer alan seçkin bir örneğidir.
Ölçüler: 158 x 57 cm.
İTALYAN 18.YÜZYIL OSMANLI ÜSLUBU VENEDİK İŞİ ÇATMA KADİFE
“Ottoman Gros Grain”
18.Yüzyıl. İtalyan, Venedik işi. Kupon. Osmanlı Bursa işi çatmaların üslubunda, Kadife-i Çatma-i Aselî tabir edilen renkte, taç motifli sonsuz tekrarlı sarmal beyzî madalyonlar ile bezeli, büyük ebatta. Çözgüsü ve favları ipek, atkısı pamuk. Zemin üzerine daha uzun tutulan ikinci bir takım iplikle hav oluşturularak sağlanan zeminden yüksek motiflerle dekorlanarak yüksek kalitede duvar askısı / pano veya divan örtüsü olarak tasarlanmış. Teşhir amaçlı şaseye gerili. 15.Yüzyıl’dan itibaren Avrupa’da “Ottoman Gros Grain” adı ile ünlenen Osmanlı çatmaları Avrupalı hükümdarların, soylu ve seçkin sınıfının, hatta Rus çarlarının dahi ilgi gösterdiği en kıymetli lüks tekstil ürünlerindendi, bu ilgi üslubun bu eserde olduğu gibi İtalyan kumaş tezgahlarında kopyalanmasına yol açtı. Tekstil Sanatı’nın benzer örnekleri müze ve özel koleksiyonlarda yer alan seçkin bir örneğidir.
Ölçüler: 151 x 57 cm.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E AİT MENDİL
Tüm zamanların en şık lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait mendil. Latin harfleri ile “GMK” Gazi Mustafa Kemal inisiyalli. Atatürk’ün ceketinin cebinden hiç eksik etmediği, her daim yanında taşıdığı en ikonik aksesuarlarından. Eser, Makbule Atadan tarafından dönemin Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı'na hediye edilmiş. Manevi ve koleksiyon değeri yüksek ele geçmez ve paha biçilmez ünik eserdir.
Provenans: Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan Eski Koleksiyonu. Koleksiyondaki eserlerin Makbule Hanım tarafından hediye edildiğine dair noter tasdikli evrak mevcuttur.
Ölçüler: 46 x 46 cm.
ATATÜRK’ÜN EŞİ LATİFE HANIM TARAFINDAN İŞLENMİŞ YASTIK YÜZÜ
Atatürk’ün eşi Latife Hanım tarafından kadife üzerine gümüş tel ile işlenmiş Osmanlı yastık yüzü. Eserin provenans mektubunda “Kadife üzerine gümüş tel işlemeli yastık yüzü, Uşşakizade Latife Hanım tarafından işlenerek kız kardeşi olan anneannem Vecihi İlmen’e, Atatürk ile boşanmasından sonra tedavi için gittiği Çekoslovakya’nın Tatra Kentinden döndüğü 1927 yılında hediye ettiği çiftten birincisidir. Mehmet Sadık Öke, 05/01/2019 İstanbul” yazmakta. Koruma ve teşhir amaçlı çerçeve içine alınmış. Tarihi ve belgesel öneme sahip ele geçmez koleksiyonluk eserdir.
Provenans: Latife Hanım Ailesi Eski Koleksiyonu. Eser Provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.
Ölçüler: 40 x 60 cm.
Latife Uşakî, 17 Haziran 1898 yılında İzmir'de doğdu. İzmir’in tanınmış ailelerinden biri olan "Uşaklıgil" âilesine mensuptur ve yazar Hâlit Ziyâ Uşaklıgil'in akrabasıdır. Uşakîzâde Muammer Bey ile Adevîye Hanım'ın kızı olan Latife Hanım Paris'te Sorbonne Üniversitesi’nde siyâset ve hukuk eğitimi aldı, Londra'da dil öğrenimi gördü. İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Almanca biliyordu. Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılması üzerine, üçüncü sınıfta üniversite eğitimini yarıda bırakarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve ordusunu karşılamaya İzmir'e döndü. 9 Eylül 1922'de, Türk ordusunun İzmir'e girişinin ardından, başkumandana güvenli bir karargâh arayışındaki kurmayları, Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı Göztepe'deki Uşakîzâde Âilesi'nin köşküne götürdüler. Ebeveynleri o sırada bir yurt dışı seyâhatinde olduğu için köşkte babaannesiyle birlikte kalan Latîfe Uşakî, 14 Eylül'den itibaren Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı köşkte ağırladı. 16 gün süren ve 30 Eylül 1922 tarihinde sona eren bu misafirlikte köşk, "Mudanya Ateşkes Antlaşması" çalışmalarına sahne oldu. 17 Aralık 1922 tarihinde, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın annesi Zübeyde Hanım, sağlık sorunları nedeniyle ve Latife Hanım'ı da görmek arzusuyla İzmir'e gitti. Uşakîzâde Âilesi'ne ait köşkte (bugün Latîfe Hanım Müzesi) 28 gün Latîfe Hanım'ın konuğu olan Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923 tarihinde vefât etti. Mustafa Kemal Atatürk ile Latîfe Hanım, 29 Ocak 1923 tarihinde, Muammer Bey’in Göztepe'deki Uşakîzâde Köşkü'nde dinî nikâhla evlendiler. Mareşal Fevzi Çakmak ve Kâzım Karabekir Paşalar, Mustafa Kemal’in, Mustafa Abdülhâlik Renda ile Salih Bozok ise Latîfe Uşakî’nin nikâh şâhidi idi. Bu nikâhta yaşanan ilkler, sekiz ay sonra Merkez Kadısı Hüseyin oğlu Ömer Fevzi tarafından belge haline getirilmiş ve tasdik edilmiştir. Eşinin isteği üzerine TBMM’deki oturumları izlemeye giden Latîfe Hanım, TBMM'ye giren ilk kadındır. Gazi Mustafa Kemal Paşa ile Latîfe Hanım’ın evliliği, 5 Ağustos 1925 günü sona erdi. Boşanma haberi, 12 Ağustos 1925 günü hükûmet bildirisi ile duyuruldu. 12 Temmuz 1975 tarihinde İstanbul'da 76 yaşındayken göğüs kanserinden hayatını kaybetti. Latife Uşakî'nin anıları ve sakladığı kıymetli belgeler Türk Tarih Kurumu'nda saklanmaktadır.
OSMANLI 19.YÜZYIL ÇİFT KÂBE ÖRTÜSÜ
19.Yüzyıl sonu. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han Halifeliği dönemi. İki adet “İhlas Suresi” istifli Kâbe örtüsü madalyonu. İpek zemin üzerine altın suyuna batırılmış gümüş telle dolgu sarma tekniğinde tatbik edilmiş. Kâbe kapı perdesinin kapı açıklığının iki tarafında yer alan istifli iki levhadır. Arkası kırmızı ipek kumaşla astarlıdır. Benzer örneği Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu’nda mevcuttur. Fevkalade kondisyonda. Manevi ve kutsal kıymeti tarifsiz yüksek kıymette ele geçmez müzelik eserlerdir.
Sertifika: Eserin Prof. Dr. Hülya Tezcan tarafından 12.10.2022 tarihinde verilmiş sertifikası mevcuttur.
Referans: Al-Astaar al-Haramayn / Hülya Tezcan, 1996
Ölçüler: 90 x 90 cm. (her biri)
OSMANLI 19.YÜZYIL DİVAL İŞİ İPEK ATLAS SECCADE
Mihraplı tip. Altın kılaptan kullanılarak yapılmış, sırma saçaklı.
Ölçüler: 154 x 84 cm.
Türk kadınının ustalık ve hayal gücünü yansıtan işlemeler giyecek ve kullanılacak eşyalardan, askeri malzemeye kadar her konuda yaygın uygulama alanı bulmuştur. Gergef veya kasnakta, keten, pamuklu, yünlü, ipekli dokumalar veya deri üzerinde; ipek iplik, sırma (altın tel) ve sim (gümüş tel) kullanılarak çeşitli işleme örnekleri yapılmıştır. Saray ve konakların hareminde yaşayan kadınların çeyiz hazırlamak ve boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları işlemeler yanında, özellikle bir ekip çalışmasını gerektiren yorgan yüzleri, sedir takımları, kıyafetler ve askeri malzeme üzerindeki ağır işlemeler profesyonel işleyiciler tarafından atölyelerde yapılmış olmalıdır.
Kadife üzerine sırma ya da kılaptanla kabartma olarak yapılan Dival işi örtülerin tarihi Selçuklular devrine kadar uzanmaktadır. Her ne kadar bazı kaynaklarda Arap Yarımadasından geldiği bildirilmekte ise de kullanılan desen ve motifler bunun öz bir Türk el sanatı olduğunu göstermektedir. Sırmacılık önceleri saraçlar tarafından yapılırdı. Selçukluların dağılmasından sonra ortaya çıkan beyliklerden Dulkadiroğlu Beyliğinin merkezi Maraş, Elbistan ve çevresi idi. Bu dönemde Osmanlı sarayına gelin gelen Dulkadiroğlu Beyinin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Bundan sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadiroğlu Beyinin kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında 40 katır yükü çeşitli sırma işlerinin olması bu Türk el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği saraçlıktan ayrı özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Osmanlı sarayına Maraş’tan gelen bu iki gelinden sonra sırma işlerinin zengin aile kızlarının çeyizleri arasında bulunması gelenek halini almış, hatta bu durum köylere ve aşiretlere kadar yayılmıştır. Köylerde gelin olacak kızlara sırma işlemeli fes alınıp takılması karşılıklı anlaşma şartı olup başlık parasından daha önemli bir yer tutmuştur. Dival işlemeler Maraş ilinden Anadolu’ya yayıldığı için Maraş işi olarak da bilinmektedir.
OSMANLI 19.YÜZYIL DİVAL İŞİ YASTIK ve KESE
Yastık yüzü Eski Türkçe (Osmanlıca) ile “Ayasofya” ibareli ve “Ayasofya” tasvirli, kese ise “Sultan” tuğralı ve “Ay-Yıldız” motifli. Kadife üzerine altın kılaptan kullanılarak yapılmış, sırma saçaklı.
Örtü Ölçüsü: 36 x 36 cm.
Kese Ölçüsü: 20 x 17 cm.
Türk kadınının ustalık ve hayal gücünü yansıtan işlemeler giyecek ve kullanılacak eşyalardan, askeri malzemeye kadar her konuda yaygın uygulama alanı bulmuştur. Gergef veya kasnakta, keten, pamuklu, yünlü, ipekli dokumalar veya deri üzerinde; ipek iplik, sırma (altın tel) ve sim (gümüş tel) kullanılarak çeşitli işleme örnekleri yapılmıştır. Saray ve konakların hareminde yaşayan kadınların çeyiz hazırlamak ve boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları işlemeler yanında, özellikle bir ekip çalışmasını gerektiren yorgan yüzleri, sedir takımları, kıyafetler ve askeri malzeme üzerindeki ağır işlemeler profesyonel işleyiciler tarafından atölyelerde yapılmış olmalıdır.
Kadife üzerine sırma ya da kılaptanla kabartma olarak yapılan Dival işi örtülerin tarihi Selçuklular devrine kadar uzanmaktadır. Her ne kadar bazı kaynaklarda Arap Yarımadasından geldiği bildirilmekte ise de kullanılan desen ve motifler bunun öz bir Türk el sanatı olduğunu göstermektedir. Sırmacılık önceleri saraçlar tarafından yapılırdı. Selçukluların dağılmasından sonra ortaya çıkan beyliklerden Dulkadiroğlu Beyliğinin merkezi Maraş, Elbistan ve çevresi idi. Bu dönemde Osmanlı sarayına gelin gelen Dulkadiroğlu Beyinin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Bundan sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadiroğlu Beyinin kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında 40 katır yükü çeşitli sırma işlerinin olması bu Türk el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği saraçlıktan ayrı özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Osmanlı sarayına Maraş’tan gelen bu iki gelinden sonra sırma işlerinin zengin aile kızlarının çeyizleri arasında bulunması gelenek halini almış, hatta bu durum köylere ve aşiretlere kadar yayılmıştır. Köylerde gelin olacak kızlara sırma işlemeli fes alınıp takılması karşılıklı anlaşma şartı olup başlık parasından daha önemli bir yer tutmuştur. Dival işlemeler Maraş ilinden Anadolu’ya yayıldığı için Maraş işi olarak da bilinmektedir.
OSMANLI 19.YÜZYIL İSTANBUL İŞİ “ÜSKÜDAR” ÇATMA
Referans: Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Türk İşlemeleri, 1999 / T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları
Ölçüler: 54 x 111 cm.
OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” SIRMALI DERİ ÇİFT ŞEHZADE ÇARIĞI
Uzunluk: 19 cm.
OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” SIRMALI ŞEHZADE YELEĞİ
Ölçüler: 29 x 43 cm.
Türk kadınının ustalık ve hayal gücünü yansıtan işlemeler giyecek ve kullanılacak eşyalardan, askeri malzemeye kadar her konuda yaygın uygulama alanı bulmuştur. Gergef veya kasnakta, keten, pamuklu, yünlü, ipekli dokumalar veya deri üzerinde; ipek iplik, sırma (altın tel) ve sim (gümüş tel) kullanılarak çeşitli işleme örnekleri yapılmıştır. Saray ve konakların hareminde yaşayan kadınların çeyiz hazırlamak ve boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları işlemeler yanında, özellikle bir ekip çalışmasını gerektiren yorgan yüzleri, sedir takımları, kıyafetler ve askeri malzeme üzerindeki ağır işlemeler profesyonel işleyiciler tarafından atölyelerde yapılmış olmalıdır.
OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” İNCİLİ BOHÇA
Osmanlı Rokokosu üslubunda kadife üzerine altın kılaptan kullanılarak dival işi tekniğinde imal edilmiş, incilerle zenginleştirilmiş.
Ölçüler: 82 x 82 cm.
Türk kadınının ustalık ve hayal gücünü yansıtan işlemeler giyecek ve kullanılacak eşyalardan, askeri malzemeye kadar her konuda yaygın uygulama alanı bulmuştur. Gergef veya kasnakta, keten, pamuklu, yünlü, ipekli dokumalar veya deri üzerinde; ipek iplik, sırma (altın tel) ve sim (gümüş tel) kullanılarak çeşitli işleme örnekleri yapılmıştır. Saray ve konakların hareminde yaşayan kadınların çeyiz hazırlamak ve boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları işlemeler yanında, özellikle bir ekip çalışmasını gerektiren yorgan yüzleri, sedir takımları, kıyafetler ve askeri malzeme üzerindeki ağır işlemeler profesyonel işleyiciler tarafından atölyelerde yapılmış olmalıdır.
Kadife üzerine sırma ya da kılaptanla kabartma olarak yapılan Dival işi örtülerin tarihi Selçuklular devrine kadar uzanmaktadır. Her ne kadar bazı kaynaklarda Arap Yarımadasından geldiği bildirilmekte ise de kullanılan desen ve motifler bunun öz bir Türk el sanatı olduğunu göstermektedir. Sırmacılık önceleri saraçlar tarafından yapılırdı. Selçukluların dağılmasından sonra ortaya çıkan beyliklerden Dulkadiroğlu Beyliğinin merkezi Maraş, Elbistan ve çevresi idi. Bu dönemde Osmanlı sarayına gelin gelen Dulkadiroğlu Beyinin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Bundan sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadiroğlu Beyinin kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında 40 katır yükü çeşitli sırma işlerinin olması bu Türk el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği saraçlıktan ayrı özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Osmanlı sarayına Maraş’tan gelen bu iki gelinden sonra sırma işlerinin zengin aile kızlarının çeyizleri arasında bulunması gelenek halini almış, hatta bu durum köylere ve aşiretlere kadar yayılmıştır. Köylerde gelin olacak kızlara sırma işlemeli fes alınıp takılması karşılıklı anlaşma şartı olup başlık parasından daha önemli bir yer tutmuştur. Dival işlemeler Maraş ilinden Anadolu’ya yayıldığı için Maraş işi olarak da bilinmektedir.
Türklere çeyiz geleneğinin Orta Asya kültürlerinden geldiği bilinmektedir. Daha sonraları İslam kültürünün etkisiyle çeyiz muhtevası değişiklik göstermiştir. Anadolu yerleşmelerinde çeyiz, kızların baba evinden oğlan evine götürdükleri "mal ve mülk"ün bütünü olarak adlandırılır. Kız doğduğu gün, kızın adına çeyiz sandığı alınır, evlilik çağına gelinceye kadar bazen kendi eliyle, bazen işin erbabınca yapılan örtüler, halılar, danteller, oyalar, takımlar bu sandıkta biriktirilir. Bir genç kızın yetiştiği uzun zaman dilimi içinde sararmasın, güvelenmesin diye de ara ara bakıma alınarak, havalandırılırdı. Çeyizin harcamalarını karşılamak için yeni doğan kız bebeğin adına kavak veya kavaklar dikilir. Kavak, kısa sürede yetişen ve satılması çok kolay bir ağaç olduğu için tercih edilmiştir. Osmanlı döneminde, gelin padişahın kızıysa, çeyiz sandığı şanlı çeyiz alayları düzenlenerek damat evine törenle götürülürmüş. Eğer gelin hanedandan ise çeyiz sepetlere ve sandıklara konulup, araba ve atlara yüklenirmiş. Çeyiz alayına, yeniçeri ağası başkanlık yaparken ona teberdarlar, nişancı, defterdar, kapıcıbaşıları, bölük ağaları, sipahi silahtar ağaları, sekbanbaşı, kul kethüdası, Divan-ı Hümayun hocaları, topçubaşı, cebecibaşı, Degah-ı Ali çavuşları, subaşı, aşçıbaşı ve gedikli zaimler eşlik etmekteymiş. Çeyiz alayı süresince mehterhane marşlar çalar, damadın konak ya da sarayına gidilerek çeyiz teslim edilirmiş. Damat, alaya katılanlara ünvanlarına göre armağanlar dağıtırmış.
OSMANLI 19.YÜZYIL DİVAL İŞİ YATAK ÖRTÜSÜ
Osmanlı Rokokosu üslubunda kadife üzerine altın kılaptan kullanılarak dival işi tekniğinde imal edilmiş.
Ölçüler: 190 x 150 cm.
Türk kadınının ustalık ve hayal gücünü yansıtan işlemeler giyecek ve kullanılacak eşyalardan, askeri malzemeye kadar her konuda yaygın uygulama alanı bulmuştur. Gergef veya kasnakta, keten, pamuklu, yünlü, ipekli dokumalar veya deri üzerinde; ipek iplik, sırma (altın tel) ve sim (gümüş tel) kullanılarak çeşitli işleme örnekleri yapılmıştır. Saray ve konakların hareminde yaşayan kadınların çeyiz hazırlamak ve boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları işlemeler yanında, özellikle bir ekip çalışmasını gerektiren yorgan yüzleri, sedir takımları, kıyafetler ve askeri malzeme üzerindeki ağır işlemeler profesyonel işleyiciler tarafından atölyelerde yapılmış olmalıdır.
Kadife üzerine sırma ya da kılaptanla kabartma olarak yapılan Dival işi örtülerin tarihi Selçuklular devrine kadar uzanmaktadır. Her ne kadar bazı kaynaklarda Arap Yarımadasından geldiği bildirilmekte ise de kullanılan desen ve motifler bunun öz bir Türk el sanatı olduğunu göstermektedir. Sırmacılık önceleri saraçlar tarafından yapılırdı. Selçukluların dağılmasından sonra ortaya çıkan beyliklerden Dulkadiroğlu Beyliğinin merkezi Maraş, Elbistan ve çevresi idi. Bu dönemde Osmanlı sarayına gelin gelen Dulkadiroğlu Beyinin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Bundan sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadiroğlu Beyinin kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında 40 katır yükü çeşitli sırma işlerinin olması bu Türk el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği saraçlıktan ayrı özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Osmanlı sarayına Maraş’tan gelen bu iki gelinden sonra sırma işlerinin zengin aile kızlarının çeyizleri arasında bulunması gelenek halini almış, hatta bu durum köylere ve aşiretlere kadar yayılmıştır. Köylerde gelin olacak kızlara sırma işlemeli fes alınıp takılması karşılıklı anlaşma şartı olup başlık parasından daha önemli bir yer tutmuştur. Dival işlemeler Maraş ilinden Anadolu’ya yayıldığı için Maraş işi olarak da bilinmektedir.
Türklere çeyiz geleneğinin Orta Asya kültürlerinden geldiği bilinmektedir. Daha sonraları İslam kültürünün etkisiyle çeyiz muhtevası değişiklik göstermiştir. Anadolu yerleşmelerinde çeyiz, kızların baba evinden oğlan evine götürdükleri "mal ve mülk"ün bütünü olarak adlandırılır. Kız doğduğu gün, kızın adına çeyiz sandığı alınır, evlilik çağına gelinceye kadar bazen kendi eliyle, bazen işin erbabınca yapılan örtüler, halılar, danteller, oyalar, takımlar bu sandıkta biriktirilir. Bir genç kızın yetiştiği uzun zaman dilimi içinde sararmasın, güvelenmesin diye de ara ara bakıma alınarak, havalandırılırdı. Çeyizin harcamalarını karşılamak için yeni doğan kız bebeğin adına kavak veya kavaklar dikilir. Kavak, kısa sürede yetişen ve satılması çok kolay bir ağaç olduğu için tercih edilmiştir. Osmanlı döneminde, gelin padişahın kızıysa, çeyiz sandığı şanlı çeyiz alayları düzenlenerek damat evine törenle götürülürmüş. Eğer gelin hanedandan ise çeyiz sepetlere ve sandıklara konulup, araba ve atlara yüklenirmiş. Çeyiz alayına, yeniçeri ağası başkanlık yaparken ona teberdarlar, nişancı, defterdar, kapıcıbaşıları, bölük ağaları, sipahi silahtar ağaları, sekbanbaşı, kul kethüdası, Divan-ı Hümayun hocaları, topçubaşı, cebecibaşı, Degah-ı Ali çavuşları, subaşı, aşçıbaşı ve gedikli zaimler eşlik etmekteymiş. Çeyiz alayı süresince mehterhane marşlar çalar, damadın konak ya da sarayına gidilerek çeyiz teslim edilirmiş. Damat, alaya katılanlara ünvanlarına göre armağanlar dağıtırmış.