• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 19

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %10, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.

Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.

Lot: 51 » Hat

KAZASKER MUSTAFA İZZET EFENDİ (1801-1876)

“Kelime-i Tevhid”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Ketebeli. Hicri 1281 tarihli. Saray işi olan müstesna işleme hat levha siyah kadife kumaş üzerine altın kılaptan kullanılarak dival işi tekniğinde oluşturulmuş ve esere üstadın “Kelime-i Tevhid” hattı nakşedilmiştir. Fevkalade kondisyonda, orijinal altın varak çerçevesi içerisinde. Eser gerek uygulama kalitesi ve sanatsal özellikleri, gerek kondisyonu ve temizliği ile son derece özenle hazırlanmış Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin en nadide uyarlamalarından biri olup Türk Hat ve Tekstil Sanatı’nın birlikte harmanlandığı ele geçmez bir yapıttır.

Ölçüler: 45 x 85 cm.

Kazasker Mustafa İzzed Efendi 1801’de Tosya’da doğdu. Babası Bostanoğulları ailesinden Seyyid Mustafa Ağa’dır. Kādiriyye tarikatının Rûmiyye kolunun pîri İsmâil Rûmî’nin torunlarından olan annesi, daha küçüklüğünde yetim kalan oğlunun istidadını sezerek onu tahsil için İstanbul’a gönderdi. Annesinin akrabası bir müderrisin yardımıyla Fatih’teki Başkurşunlu Medresesi’nde tahsiline başlayan Mustafa İzzet bu dönemde Kömürcüzâde Hâfız Mehmed Efendi’den dinî mûsiki dersleri aldı. II. Mahmud’un musâhiblerinden olan Kömürcüzâde padişahın, Bahçekapı’daki Hidâyet Camii’ne 22 Temmuz 1814 Cuma günü selâmlık merasimi için gelişinde talebesi Mustafa’ya evvelden meşkettiği bir na‘t-ı şerifi okuttu. II. Mahmud, henüz on üç yaşındaki bu çocuğun sesini ve tavrını beğenerek yanına çağırtıp takdirlerini bildirdi ve eğitimine itina gösterilmesini istedi. Doğrudan doğruya Enderûn-ı Hümâyun’a kabulü mümkün olmadığından Silâhdar Ahmedpaşazâde Ali Paşa’nın dairesinde yetiştirilmesine karar verildi. Burada gördüğü sıkı bir eğitimin yanı sıra hüsn-i hat ve mûsiki dersleri aldı. Üç yıl sonunda Ali Paşa’nın dairesinden Galata Sarayı’na nakledildi. Mustafa İzzet 1820’de Enderûn-ı Hümâyun’a kabul edildi. Sarayda Hamâmîzâde İsmâil Dede Efendi’den Şâkir Ağa’ya kadar devrin en büyük mûsiki üstatlarıyla beraber bulundu. Sermüezzinlik vazifesinin dışında sesi ve neyi ile huzur fasıllarına iştirak etti. Enderûn-ı Hümâyun’da Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’den ta‘lik hattını meşkedip icâzet aldı. Sarayda kayıt altına girmekten hoşlanmayan ve sanatkâr ruhu gitgide bunalan Mustafa İzzet, sûfiyâne bir ömür sürmeyi arzuladığından asker zâbitliği vazifesiyle saraydan ayrılmak istedi. Ancak kendisine olan teveccühü bilindiği için hiç kimse bunu padişaha arzetme cesaretini gösteremedi. Bunun üzerine Mustafa İzzet hacca gitmek için izin talep etti. 1831 yılında mürşidi Nakşibendî şeyhi Kayserili Ali Efendi ve hocası Kömürcüzâde Hâfız Mehmed Efendi ile beraber hac yolculuğuna çıktı. Haccı eda ettikten sonra Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Abdullah ed-Dihlevî’nin halifelerinden Şeyh Mehmed Can Efendi’den feyiz almak için bir müddet daha Mekke’de oturdu, yedi ay kadar da Mısır’da kaldı. İstanbul’a gelince Mahmud Paşa Hamamı civarında bir ev satın alarak saray çevresinden uzakta sûfiyâne bir hayat yaşamaya başladı. 1261 (1845) yılı başında bir cuma günü Eyüp Sultan Camii’ne giderek Mustafa İzzet’in hutbesini dinleyen Sultan Abdülmecid onu kendisine ikinci imam tayin etti. 1846’da Selânik, Mekke ve İstanbul pâyeleri, 1849’da önce Anadolu, aynı yıl padişahın birinci imamlığına getirildiğinde Rumeli kazaskerliği pâyeleri verildi. Ertesi yıl şehzadelerin yazı muallimliğine ve Veliaht Abdülaziz Efendi’nin müzakereciliğine tayin edildi. 1849’da hocası Yesârîzâde’nin vefatı üzerine onun Bebek’teki yalısını satın alarak burada ikamet etmeye başladı. 1853’te padişahın imamlığından ayrılan Mustafa İzzet aynı yıl Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye âzalığına, 1857’de fiilen Rumeli kazaskerliğine getirildi. Müddeti dolduğunda ayrılmak suretiyle 1868’de dördüncü defa ve son olarak aynı vazifeye tayin edildi. 1860’ta kendisine reîsülulemâlık rütbesi tevcih edildi. Aynı yıl ayrıca nakîbüleşraflık makamına tayin olundu. Kazaskerlikten ayrıldığı devrelerde yeniden Meclis-i Vâlâ’ya ve iki defa Meclis-i Hâss-ı Vükelâ’ya seçildi. Nesih hattıyla basıma uygun olarak yazdığı harflerin hakkâk Ohannes Mühendisyan tarafından 1866’da kalıpları hazırlanmış, harf inkılâbına kadar Osmanlı matbaacılığında bu harfler tercih edilmiştir.

Detaylar
Lot: 52 » Cam

BOHEM 19.YÜZYIL SARAY İŞİ BİLLUR ASKI TOPU

19.Yüzyıl başı. Osmanlı İmparatorluğunun üst düzey yaşamı içinde oldukça popüler olan Bohem Cam Sanatı’nın Saray için özel üretimi. Billur renkte, kallavi ebatlarda ve askı kancalı. Bronz askı kancası stilize floral dekorlu ve sıvama altın vermeyli. Avrupa’da Osmanlı pazarı için Türk beğenisine uygun olarak yapılan ve “Türk Camı” diye adlandırılan ürünlerin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun camcılık girişimlerinde oldukça önemli izler bırakmış olan Bohemya Cam Sanatı’nın fevkalade kondisyona sahip nadir tesadüf edilen koleksiyonluk bir örneğidir.

Yükseklik: 25 cm.
Çap: 15.5 cm.

Bohemya Camcılığı, 17.Yüzyılda Avrupa’da gerçek bir sanat haline gelse de 18.Yüzyıl başlarında öylesine boyutlara ulaşmıştır ki çok sayıda sanatçı, ressam, gravürcü ve cam ustalarının varlığı ile Hindistan’dan Güney Amerika’ya kadar hemen her yere Bohemya camları ihraç edilmeye başlanmıştır. Belgelere göre o dönem Avrupa’nın 12 büyük şehriyle, limanında 38 adet “Bohemya Evi” açılmıştır. Baltimore, Beyrut. Kahire, Mexico City, New York ve hatta İzmir’de satış merkezleri bulunmaktaydı. Kısacası, Bohemya’lı camcılar dünyayı değişik bir ürün kimliğiyle, “camla” fethetmişlerdir. Bohemya camcılığının Osmanlı İmparatorluğunda çok yaygınlaşmış ürünlerinden birisi, “kesme kristal”lerdir. Cam kesimi, 1700’lü yıllardan başlayarak, değişik bölgelerde 100’den fazla kesim ve gravür ustası eliyle en üst düzeylere ulaşmış bir tekniktir. Bohemya camları, olağanüstü tekniği nedeniyle, pazar olarak daima en üst düzeydeki kesime hitap etmiştir. 1850’li yıllarda inşaatı tamamlanmış olan Dolmabahçe Sarayı’nda, Topkapı Sarayı Avrupa Camları bölümünde ve diğer Osmanlı Saray koleksiyonlarında çok miktarda Bohemya camı bulunmaktadır.

Detaylar
Lot: 53 » Cam

OSMANLI 19.YÜZYIL BEYKOZ OPALİN “MEVLEVİ SİKKELİ” BOZALIK

19. Yüzyıl. Osmanlı. Beykoz mamulâtı. Sütbeyaz opalinden mamul. Kupa formlu eserin gövde yüzeyi altın yaldız bezemeler ile çalışılmış çiçek motifleri ile klasik Beykoz üslubunda dekorlu olup merkezi sevgi, aşk ifadesi iri “kalp” formlu madalyona sahip. Ağız çevresi altın konturlu, geniş dairesel kaideli, boğumlu şişkin ve yüksek gövdeli, iki bükme kulplu, kubbe kapaklı, kapak tutamağı “Mevlevi Sikkesi” formunda. Dip kısmında kopartması mevcut. Nadir çıkan koleksiyonluk eserdir.

Referans: Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri, 1974 / Fuat BAYRAMOĞLU

Yükseklik: 24 cm.

17. ve 18.Yüzyıl’ın sonuna kadar özellikle İstanbul’da camcı esnafınca birtakım loncaların kurulduğu cam imalathaneleri bulunmaktaydı. İlki Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki Beykoz civarında, bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Bu imalathanede fincan, sürahi, vazo, reçellik, gülabdan ve üzeri yaldızlı nakışlarla süslenmiş beyaz süt rengi veya saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan yapılmış eşyalar üretilmiştir. Adını ilk yapıldıkları yerden alan bu ürünler “Beykoz camları” ya da “İstanbul işi” olarak anılmaktadır. Beykoz işlerini Avrupa ürünlerinden ayıran özellikler vardır. Beykozların arkasından ışık tutulunca kırmızı renkte yansıma olmaktadır. Bunun Beykoz camları içerisinde bulunan kumun özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Diğer özellikler ise kesme öbeği veya çukuru denen izlerin olması, kulp ve ayakların yapıştırılma şekillerinin farklı olmasıdır. Beykoz’da kristal cam ve opal camdan çeşitli eşyalar yapılmıştır. Beykozların renksiz saydam camdan ve renksiz kristalden yapılmış olanlarının, renkli opal camlardan daha eski oldukları söylenir. Bezeme olarak hakim olan şekiller yaldızlarla yapılmış bitkisel motifler, gül ve özellikle maydanozdur. Bu sebepten Beykozların bir türüne “Maydanozlu / Maydanoz” denmektedir.

Detaylar
Lot: 54 » Tombak

OSMANLI 19.YÜZYIL TOMBAK SAKIZLIK

19.Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul işi. Bakırdan dövme tekniği ile imal edilmiş altın ve cıva amalgamı ile tombaklanmış. Dairesel yüksek halka tabanlı, silindirik gövdeli, yuvarlak ağızlı ve menteşeli kubbe kapaklı, kapak tutamağı tomurcuk formunda. Kalemişi ve kazıma/grave tekniği ile stilize kabak çiçekleri ile floral tezyinatlı. Tombağı yüksek kondisyonda günümüze ulaşmış Türk Maden Sanatı’nın koleksiyonluk bir örneğidir.

Yükseklik: 12 cm.
Ağız Çapı: 7.5 cm.

18. yüzyılda ekonomik nedenlerle altın ve gümüş eserlerin yapımının azalması, altın görünümlü tombakların çoğalmasına neden olmuştur. Tombak, altın-civa karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Osmanlı maden sanatında bakır ve bakır alaşımı pirinç, günlük yaşamda ve dinsel yapılarda kullanılan eşyalarda, askeri teçhizatta, mimari süsleme elemanlarında yaygın kullanım alanı bulmuştur. Osmanlı maden sanatının erken dönemine ait örnekler askeri teçhizattır. 15. yüzyılda form ve süslemelerde Memlûk etkisi görülürken, 16. yüzyıl başlarında klasik Osmanlı üslubu şekillenmiştir. Altın ve gümüşün bir özelliği de civa içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, civa ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için “cam veya porselen bir kabın içinde” civa ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım “ahşap bir çubukla” karıştırılarak, altının civa içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, “küllenmekte olan odun kömürü ateşi” üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle ustalık isteyen ve incelikleri olan bir sanattır) Geriye kalan altın yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan, kaplama oldukça kalitelidir.

Detaylar
Lot: 55 » Tombak

OSMANLI 18.YÜZYIL İSTANBUL İŞİ “SULTANİ” TOMBAK TAS

18.Yüzyıl sonu. Osmanlı. İstanbul işi. Bakırdan dövme tekniği ile Sultani özelliklerde kazıma/grave, kalemişi ve kumlama teknikleri kullanılarak imal edilmiş, yayvan yuvarlak formlu, geniş tabanlı ve dilimli yüksek kenarlı olarak tasarlanmıştır. Eser kakma işçiliği ile dilimlenerek şişirilmiş ve bordürü Osmanlı Rokokosu üslubunda stilize bir su ile çevrelenmiş ve merkezinde yer alan omphalos’una yapraklarla bezeli gonca formunda floral münhani bir rozet motifi tezyin edilmiştir. Formu, işçilik kalitesi ve İstanbul işi olması sebebi ile eserin saray veya yakın çevresine yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Tombak kondisyonu çok iyi durumdadır. Türk Maden Sanatı’nın günümüze ulaşmış nadir ve en kıymetli örneklerinden sayılan, ele geçmez müzelik şaheserdir.

Ekspertiz: Sn.Güner Liman tarafından sertifikalıdır. Eser, ekspertiz raporu ile birlikte teslim edilecektir.

Çap: 19 cm.
Yükseklik: 6 cm.

18. yüzyılda ekonomik nedenlerle altın ve gümüş eserlerin yapımının azalması, altın görünümlü tombakların çoğalmasına neden olmuştur. Tombak, altın-civa karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Osmanlı maden sanatında bakır ve bakır alaşımı pirinç, günlük yaşamda ve dinsel yapılarda kullanılan eşyalarda, askeri teçhizatta, mimari süsleme elemanlarında yaygın kullanım alanı bulmuştur. Osmanlı maden sanatının erken dönemine ait örnekler askeri teçhizattır. 15. yüzyılda form ve süslemelerde Memlûk etkisi görülürken, 16. yüzyıl başlarında klasik Osmanlı üslubu şekillenmiştir. Altın ve gümüşün bir özelliği de civa içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, civa ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için “cam veya porselen bir kabın içinde” civa ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım “ahşap bir çubukla” karıştırılarak, altının civa içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, “küllenmekte olan odun kömürü ateşi” üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle ustalık isteyen ve incelikleri olan bir sanattır) Geriye kalan altın yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan, kaplama oldukça kalitelidir.

Detaylar
Lot: 58 » Obje

İNGİLİZ 19.YÜZYIL VICTORIAN DÖNEMİ “ELKINGTON” İMZALI ORYANTALİST GÜMÜŞ CENTERPIECE

19.Yüzyıl. İngiliz. “Elkington & Co” imzalı. Birmingham damgalı. (1859 senesinde vurulan damga) Gümüş. Victorian dönemi. Devasa boyutlarda. Altın vermeyli, tablası aynalı. Üst düzey bir heykeltraşın elinden çıkmış kalite ve görsellikte. 1860’larda Kraliçe Victoria tarafından Amiral George Tyron’a hediye edilen meşhur “Elkington & Co” üretimi eser ile benzer özelliklerde. Victorian döneminin tüm ihtişam ve heybetini gözler önüne seren, bugüne kadar emsaline rastlanılmamış paha biçilmez nadirlikte ve özelliklerde bir başyapıttır.

Yükseklik: 82 cm.
Çap: 64 cm.

Toplam Ağırlık: 27.000 gr.
Heykel Ağırlık: 9.550 gr.
Tabla Ağırlık: 17.450 gr. (ayna dahil)

Büyük Britanya'nın "Victoria Devri" Britanya sanayi devriminin yükselişi ve Britanya İmparatorluğu'nun zirvesi olarak kabul edilmektedir. Victoria devri, Naiplik devri ve sonra da Edward devrini izleyen bir dönemdir. II. Elizabeth'ten sonra Britanya tarihinde en uzun hüküm süren kişi olan Kraliçe Victoria'nın 64 yıllık iktidarı, 19'uncu yüzyılın büyük değişimlerine tanıklık etmiştir. Victoria devri deyimi, genellikle Kraliçe Victoria'nın (sıklıkla en büyük ve en sevilen Britanya hükümdarı olarak kabul edilir) hüküm sürdüğü 1837 ile 1901 yılları arası için kullanılır, ancak birçok tarihçiye göre 1832 Reform Hareketi bu kültürel devrin asıl başlangıcıdır. Victoria dönemi, İngiltere'nin refah dönemidir ve bu yüzden Viktoria Tarzı denince; güzel, gösterişli, ihtişamlı, süslü, büyük detaylar akla gelmektedir. Kraliçenin 1837'den 1901' kadar süren hükümdarlığı boyunca statüye verilen önem, Victoria tarzının temasını belirlemiştir. İhtişam, lüks, zenginlik, savurganlık kavramları bu tarzın temelini oluşturmaktadır. 

Detaylar
Lot: 62 » Tablo

PHILIPPE BELLO (1831-1911)

“Kervan”

İmzalı. Oryantalist. Arkası “Max Fruchtermann, Constantinople” etiketli. Kâğıt üzeri suluboya.

Osmanlı Sanayi-i Nefise Mektebi’nin suluboya bölümünü kurarak bölüm başkanı olan sanatçının nadir ele geçen koleksiyonluk çalışmalarından.

Ölçüler: 28 x 16 cm.

1831 yılında Venedik’te doğan Bello, mimarlık ve resim alanında kendi kendini yetiştirmiş, bu iki sanatın çeşitli dallarında tiyatro dekorlarından pastel çalışmalara kadar ürün vermiştir. Çok küçük yaşta seyahat etmeye başlayan sanatçı İtalya ve İsviçre’ye gitmiş, yedi yıl Rusya’da, dört yıl Mısır’da yaşamış, Fransa, Almanya ve Avusturya’dan geçerek Kırım savaşı sırasında Türkiye’ye gelmiştir. 1886 yılında Venedik’e giden Bellò, daha sonra 1893’te İstanbul’a dönerek Yeşilköy’e yerleşmiş ve 1909 yılına kadar Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali’sinde Alexandre Vallauri’nin yanında mimarlık eğitimine katkıda bulunmuştur. 1883 yılında kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk suluboya hocası olup daha sonra Suluboya Bölümü Başkanlığı yapmıştır. Osman Hamdi’nin müdürlük yaptığı dönemde, Osman Hamdi’ye yakınlığı ile tanınan Bello, aynı dönemde De Mango, Adolphe Thalasso ve Salvatore Valeri ile birlikte hocalık yapmıştır. Bello, uzun yıllar sahne dekoru ressamlığı eğitimi görmüş ve fırsat buldukça bunu resimlerinde uygulamıştır. İstanbul ve yöresini konu alan, çoğunlukla suluboya çalışan Bello, döneminde İstanbul’da yabancı topluluklarca eserleri aranan popüler bir sanatçı idi.

Detaylar
Lot: 65 » Tablo

MIGIRDİÇ GİVANİAN (1848-1906)

“Beykoz Fabrika-i Hümayunları”

İmzalı. Peyzaj. Tuval üzeri yağlıboya. Orijinal altın varak çerçevesi içerisinde.

Referans: E.Benezit Cilt:5 Sayfa 56

Ölçüler: 35 x 61 cm.

1848’de İstanbul Beşiktaş’ta doğan sanatçı, Sultan Abdülmecit’in saray kemancısı Ohannes Givan’ın oğlu, tanınmış ressam ve resim hocası Harutyun Givanian’ın da ağabeyidir. 1860’larda, Beşiktaş’taki Ermeni Mektebi’nde ressam Apraham Sakayan’ın talebesi olan Givanian, 1874’de Fransız ressam Pierre Désiré Guillémet’nin Beyoğlu, Hamalbaşı Sokağı’nda açtığı Desen ve Resim Akademisi’nde, 1876–79 yılları arasında da İtalya’da resim eğitimine devam eder. Osmanlı adlı gazetenin 19 Cumadelevvel 1298 (18 Nisan 1881) tarihli sayısından Tepebaşı’ndaki Belediye Bahçesi’nde, Elifba Kulübü tarafından açılan sergiye dört natürmort çalışmasıyla katıldığını öğrendiğimiz sanatçı, Beyoğlu, Cadde-i Kebir’de (bugün İstiklal Caddesi) yer alan Rus Sefarethanesi’nde de 1894’de bir resim sergisi açar. Mıgırdaç Givanian, hem ressamlık yetileriyle, hem de özgün etkinlikleriyle İstanbul'un her tür ortamında istisnai ve ilginç bir kişilik oluşturmuştur. Onun hayal ve zevk ürünü, az veya çok dekoratif unsurlar içeren kompozisyon manzaralarındaki geniş fırça darbeleriyle yaşam bulan gökyüzünde yüzen bulutların pırıltılı etkileri, onun yadsınamaz sanatçı yeteneğinin ve çok renkliliğinin kanıtıdır. Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız Sarayı’nın duvar süslemelerini yapan Givanian, İstanbul tiyatroları için dekorlar da hazırlamıştır. İtalyanca operalarda da rol aldığını öğrendiğimiz sanatçının pek çok özel koleksiyonun yanı sıra, İstanbul Belediye Müzesi ile Viyana ve Venedik St. Lazzaro adasındaki Congregazione Armena Mechitarista Manastırları’nda tabloları bulunmaktadır. 1894 – 1905 yıllarında Odessa’da ve St. Petersburg’da yaşamını sürdüren Givanian, İstanbul’da yaşama veda etmiştir.

 

 

 

Detaylar
Lot: 71 » Cam

FRANSIZ “EMİLE GALLÉ” İMZALI ART-NOUVEAU VAZO

Fransız. 19.Yüzyıl sonu. Gallé imzalı. Düz dairesel tabanlı, yukarıya doğru genişleyen iri ve şişkin gövdeli, dar boyunlu, dışa açılan yuvarlak geniş ağızlı. Asit indirgeme ve cameo tekniğinde imal edilmiş, çift katmanlı. Degrade zemin üzeri çok renk tropik çiçekler ile dekorlu. Fevkalade kondisyonda. Art Nouveau Sanat Akımı’nın dekoratif sanatlar alanındaki en önemli temsilcisi Emile Gallé’nin koleksiyonluk şaheserlerinden.

Yükseklik: 40 cm.

Emile Gallé, 1846’da Nancy’de doğmuştur. Babasının Nancy’de cam ve seramik fabrikası olduğundan dolayı çocukluğundan itibaren cam ve porselen sanatı ile ilgilenmiştir. Temel eğitimini Nancy’de tamamladıktan sonra 1862’de Almanya’ya gitmiş, Weimar kentinde mineraloji, botanik ve sanat eğitimi görmüştür. Özellikle cam kimyası ve boyası üzerine araştırmalar yapmış, 1872’de İngiltere’ye gitmiş, buradaki müzelerde incelemelerde bulunmuş, Paris’e yaptığı gezilerde Mısır, Roma, Grek, Osmanlı ve Uzak Doğu Sanatları üzerinde yoğunlaşmış, gözlemlemiş olduğu çeşitli sanat akımlarını kendi iç dünyası ile özümleyerek çok başarılı çalışmalar gerçekleştirmiştir. İlk dönem çalışmalarında çeşitli büyüklük ve formda vazolar, kutu, şişe, şekerlik… vs. gibi cam objelerde renksiz veya uçuk renkli saydam cam zemin üzerine mineli dekorlar kullanmıştır. 1875’te ilk defa ay ışığı mavisini tasarımlarına yansıtmıştır. Cameo glass (kabartma cam dekoru) tekniğini üstün başarı ile kullanmış, “Doğa sanatçının yol göstericisi ve ruhudur” görüşüne inanmış ve konuşan objeler adını verdiği cam eşyaların üretimine 1884 yılında başlamıştır. 1884’ten itibaren kısaca “Cameo” diye adlandırılan hydroflorik asitli, çok katmanlı renkli cam objelerin üretimine ağırlık vermiş, eserlerinde naturalizm, sembolizm, sürrealizm ve Art-Nouveau sanat akımlarının etkisi görülmüştür. 1889’da düzenlenen uluslararası sergiye çeşitli renkler ve desenlerle yaptığı cam çalışmalarıyla katılan sanatçı, “Legion d’honneur” nişanı almıştır. Emile Gallé , 1900’de Nancy Stanislas Akademisi’ne seçilmiş, 1901’de kendi başkanlığında Nancy Okulu’nu kurmuştur.

Detaylar
Lot: 72 » Cam

FRANSIZ “EMİLE GALLÉ” İMZALI ART-NOUVEAU VAZO

Fransız. 19.Yüzyıl sonu. Gallé imzalı. Düz dairesel geniş tabanlı, boru formunda yüksek ince uzun gövdeli, yuvarlak ağızlı. Asit indirgeme ve cameo tekniğinde imal edilmiş, çift katmanlı. Degrade zemin üzeri çok renk tropik çiçekler ile dekorlu. Fevkalade kondisyonda. Art Nouveau Sanat Akımı’nın dekoratif sanatlar alanındaki en önemli temsilcisi Emile Gallé’nin koleksiyonluk şaheserlerinden.

Yükseklik: 66 cm.

Emile Gallé, 1846’da Nancy’de doğmuştur. Babasının Nancy’de cam ve seramik fabrikası olduğundan dolayı çocukluğundan itibaren cam ve porselen sanatı ile ilgilenmiştir. Temel eğitimini Nancy’de tamamladıktan sonra 1862’de Almanya’ya gitmiş, Weimar kentinde mineraloji, botanik ve sanat eğitimi görmüştür. Özellikle cam kimyası ve boyası üzerine araştırmalar yapmış, 1872’de İngiltere’ye gitmiş, buradaki müzelerde incelemelerde bulunmuş, Paris’e yaptığı gezilerde Mısır, Roma, Grek, Osmanlı ve Uzak Doğu Sanatları üzerinde yoğunlaşmış, gözlemlemiş olduğu çeşitli sanat akımlarını kendi iç dünyası ile özümleyerek çok başarılı çalışmalar gerçekleştirmiştir. İlk dönem çalışmalarında çeşitli büyüklük ve formda vazolar, kutu, şişe, şekerlik… vs. gibi cam objelerde renksiz veya uçuk renkli saydam cam zemin üzerine mineli dekorlar kullanmıştır. 1875’te ilk defa ay ışığı mavisini tasarımlarına yansıtmıştır. Cameo glass (kabartma cam dekoru) tekniğini üstün başarı ile kullanmış, “Doğa sanatçının yol göstericisi ve ruhudur” görüşüne inanmış ve konuşan objeler adını verdiği cam eşyaların üretimine 1884 yılında başlamıştır. 1884’ten itibaren kısaca “Cameo” diye adlandırılan hydroflorik asitli, çok katmanlı renkli cam objelerin üretimine ağırlık vermiş, eserlerinde naturalizm, sembolizm, sürrealizm ve Art-Nouveau sanat akımlarının etkisi görülmüştür. 1889’da düzenlenen uluslararası sergiye çeşitli renkler ve desenlerle yaptığı cam çalışmalarıyla katılan sanatçı, “Legion d’honneur” nişanı almıştır. Emile Gallé , 1900’de Nancy Stanislas Akademisi’ne seçilmiş, 1901’de kendi başkanlığında Nancy Okulu’nu kurmuştur.

Detaylar
Lot: 73 » Cam

FRANSIZ “EMİLE GALLÉ” İMZALI ART-NOUVEAU VAZO

Fransız. 19.Yüzyıl sonu. Gallé imzalı. Düz dairesel yayvan ve geniş tabanlı, yukarıya doğru genişleyen uzun gövdeli, dar boyunlu, yuvarlak ağızlı. Asit indirgeme ve cameo tekniğinde imal edilmiş, çift katmanlı. Degrade zemin üzeri çok renk tropik çiçekler ile dekorlu. Fevkalade kondisyonda. Art Nouveau Sanat Akımı’nın dekoratif sanatlar alanındaki en önemli temsilcisi Emile Gallé’nin koleksiyonluk şaheserlerinden.

Yükseklik: 43 cm.

Emile Gallé, 1846’da Nancy’de doğmuştur. Babasının Nancy’de cam ve seramik fabrikası olduğundan dolayı çocukluğundan itibaren cam ve porselen sanatı ile ilgilenmiştir. Temel eğitimini Nancy’de tamamladıktan sonra 1862’de Almanya’ya gitmiş, Weimar kentinde mineraloji, botanik ve sanat eğitimi görmüştür. Özellikle cam kimyası ve boyası üzerine araştırmalar yapmış, 1872’de İngiltere’ye gitmiş, buradaki müzelerde incelemelerde bulunmuş, Paris’e yaptığı gezilerde Mısır, Roma, Grek, Osmanlı ve Uzak Doğu Sanatları üzerinde yoğunlaşmış, gözlemlemiş olduğu çeşitli sanat akımlarını kendi iç dünyası ile özümleyerek çok başarılı çalışmalar gerçekleştirmiştir. İlk dönem çalışmalarında çeşitli büyüklük ve formda vazolar, kutu, şişe, şekerlik… vs. gibi cam objelerde renksiz veya uçuk renkli saydam cam zemin üzerine mineli dekorlar kullanmıştır. 1875’te ilk defa ay ışığı mavisini tasarımlarına yansıtmıştır. Cameo glass (kabartma cam dekoru) tekniğini üstün başarı ile kullanmış, “Doğa sanatçının yol göstericisi ve ruhudur” görüşüne inanmış ve konuşan objeler adını verdiği cam eşyaların üretimine 1884 yılında başlamıştır. 1884’ten itibaren kısaca “Cameo” diye adlandırılan hydroflorik asitli, çok katmanlı renkli cam objelerin üretimine ağırlık vermiş, eserlerinde naturalizm, sembolizm, sürrealizm ve Art-Nouveau sanat akımlarının etkisi görülmüştür. 1889’da düzenlenen uluslararası sergiye çeşitli renkler ve desenlerle yaptığı cam çalışmalarıyla katılan sanatçı, “Legion d’honneur” nişanı almıştır. Emile Gallé, 1900’de Nancy Stanislas Akademisi’ne seçilmiş, 1901’de kendi başkanlığında Nancy Okulu’nu kurmuştur.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 4
sonraki